Ceza Genel Kurulu 2013/770 E. , 2015/84 K.KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNA MUHALEFET SUÇUHEYKELTRAŞ SANIKSANIĞIN BRANŞI VE EĞİTİM DURUMUSUÇ KASTIKÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU (2863) Madde 70KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU (2863) Madde 5KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU (2863) Madde 24KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU (2863) Madde 67KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU (2863) Madde 74CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 310CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 317CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 223TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 21
2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık S.. E..'nin beraatine ilişkin, İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.12.2008 gün ve 201-734 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 20.06.2012 gün ve 9486-15482 sayı ile;
'...Suça konu kültür varlığı olan eserlerin, sanığın Adnan Menderes Havalimanı'nın iç hatlar yolcu terminali girişinde x-ray cihazında metal yoğunluğunun görülmesi üzerine, yapılan aramada ele geçirildiği, sanığın, suça konu eserlerin babasının koleksiyonundan kaldığına ilişkin savunması karşısında, eyleminin 2863 sayılı Kanunun 70. maddesine temas eden suçu oluşturduğu gözetilmeksizin, sanığın suç kastı bulunmadığı şeklindeki, oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 15.11.2012 gün ve 866-1222 sayı ile;
“...Uçak ile seyahat eden yolcuların valizlerinin ve tüm eşyalarının x-ray cihazından geçirilmesi nedeni ile kaçak bir eşya taşındığının tespitinin mümkün olacağı bilindiğinden, sanığın da babasından kalan suça konu eserlerin 2863 sayılı Kanun gereğince tescile tabi olduğunu bildiğine ilişkin bir delil elde edilememiş, nitekim suça konu eşyalardan sadece onaltısının tarihi eser niteliği taşıdığı bilirkişi raporu ile belirlenmiştir.
Suça konu eşyaların sanığın ölen babasından intikal ettiği, yapılan incelemede bu eşyalardan sadece onaltısının tarih eser niteliğinde olduğu, İstanbul'da yaşayan sanığa bu eşyaların kendisinde kalması için annesi tarafından verildiği, İzmir Havaalanından İstanbul’a gitmek üzere uçağa bineceği sırada söz konusu eserlerin ortaya çıktığı, sanık savunması ve tanık anlatımı ile sanığın ve ailesinin bu eserlerin 2863 sayılı Kanun kapsamında olduğunu bilebilecek durumda olmadığı, dolayısı ile sanığın atılı suçta kastının bulunmadığı” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.11.2013 gün ve 38535 sayılı 'ret ve bozma' istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yerel mahkemece 15.11.2012 tarihinde tefhim edilen hükme karşı, o yer Cumhuriyet savcısı tarafından tefhim tarihinden itibaren bir aylık süre geçtikten sonra 18.12.2012 tarihinde temyiz başvurusunda bulunulduğu anlaşıldığından, Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri gereğince oybirliğiyle reddine karar verilerek, inceleme katılan vekilinin temyiz istemiyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
14.02.2008 tarihli olay ve muhafaza altına alma tutanağında; saat 11.50 sıralarında İzmir Adnan Menderes Havalimanından uçakla İstanbul'a gidecek olan yolculardan sanık S.. E..'nin bilgisayar çantasının giden yolcu x-ray cihazından geçirildiği sırada metal yoğunluk fark edildiği, kontrol sırasında sanığın çantasını açarak içerisindeki 121 adet madeni parayı görevlilere teslim ettiği, üzerinde çeşitli yazılar bulunan, değişik ebat, figür, renk ve desenlerdeki toplam 121 adet madeni paradan, 1 adet 1941 tarihli 25 Kuruş, 1 adet 1944 tarihli 25 Kuruş, 1 adet 1947 tarihli 50 Kuruşun sanığa iade edilerek, geriye kalan 118 adet madeni paranın sanığın rızası ile görevlilerce muhafaza altına alındığı, yine üst ve çantasında; 1 adet cep telefonu, 1 adet fotoğraf makinası ve l adet dizüstü bilgisayarın bulunduğu bilgilerine yer verildiği,
İzmir Müze Müdürlüğü'nde görevli iki arkeolog ve bir sanat tarihi uzmanı tarafından düzenlenen 14.02.2008 tarihli raporda; sanıktan ele geçirilen 102 adet sikkenin 2863 sayılı Kanun kapsamında yurt içinde alımı satımının serbest, yurt dışına çıkarılmasının yasak olduğu, altı adet bronz Roma sikkesi, sekiz adet bronz Bizans sikkesi ve iki adet İslami sikkenin 2863 sayılı Kanun kapsamında tasnif ve tescile tabi eserlerden olduğu şeklinde değerlendirme yapıldığı,
İzmir Müze Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen bu rapordan sonra aynı gün 16 adet sikkenin müze müdürlüğüne teslim edildiği, 102 adet sikkenin ise sanığa iade edildiği,
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Arkeolog Doç. Dr. E.. L.. tarafından düzenlenen 21.11.2008 tarihli raporda; altı adet bronz sikkenin Roma Dönemi İmparatorluk sikkeleri, sekiz adet bronz sikkenin Bizans sikkeleri, birisi gümüş kaplama diğeri bronz olmak üzere iki adet sikkenin Ortaçağ İslami sikkeleri olduğu, toplam onaltı adet sikkenin 2863 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gereken müzelik kültür varlıkları olduğu, müzede korunmalarının gerektiği ve tamamının orjinal eser olduğu tespitlerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık A.. T..; eşinin söz konusu sikkeleri 50 yıl kadar önce amatör olarak aldığını, daha sonra bu koleksiyona devam etmediğini ve sikkelerin uzun zamandır evinde durduğunu, yaşlandığı için kendi ziynetlerini çocuklarına dağıttığını, olay tarihinden önce de İstanbul'da yaşayan kızı Sıdıka ziyarete geldiğinde, kıymetini ve ne olduğunu bilmediği söz konusu sikkeleri ona verdiğini, bunların tarihi bir dokusu olduğunu bilmediğini, söz konusu eserlerin bir torba içerisinde durduğunu belirtmiş,
Sanık S.. E..; heykeltraş olduğunu, 11.02.2008 günü ikamet ettiği İstanbul'dan açılacak bir sergi için uçakla İzmir'e geldiğini, İzmir'de ikamet eden annesinin evine gittiğini, 2004 yılında vefat eden babasının 1965 yılına kadar koleksiyon için biriktirdiği madeni paralar evde atıl durumda bulunduğu için annesinin bu paraların kendisinde kalmasını istediğini, babasından bir hatıra kalması için bu madeni paraları aldığını, babasının bu paraları çok eskiden beri bir heves ve koleksiyon olarak biriktirdiğini, 1965 yılında bu hobisine son verdiğini, 14.02.2008 günü İstanbul'a dönmek için tekrar Adnan Menderes Havalimanına geldiğinde, terminale girişte yapılan kontrolde bilgisayar çantasının içerisinde bu paraların tespit edildiğini, bu paraları herhangi bir çıkar amaçlı almadığını, suç kastının bulunmadığını savunmuştur.
2863 sayılı Kanunun 'Devlet malı niteliği' başlıklı 5. maddesinde;
“ Devlete, kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar ile özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzelkişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlarda varlığı bilinen veya ileride meydana çıkacak olan korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları Devlet malı niteliğindedir.
Özel nitelikleri dolayısıyla ayrı statüye tabi tutulan mazbut ve mülhak vakıf malları bu hükmün dışındadır.” hükmü ile korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının Devlet malı niteliğinde oldukları vurgulanmıştır.
2863 sayılı Kanunun 'Yönetim ve gözetim' başlıklı 24. maddesinin 1. fıkrasında;
“Devlet malı niteliğini taşıyan korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıklarının Devlet elinde ve müzelerde bulundurulması ve bunların korunup değerlendirilmeleri Devlete aittir. Bu gibi varlıklardan gerçek ve tüzelkişilerin ellerinde bulunanlar, değeri ödenerek Bakanlık tarafından satın alınabilir.' şeklinde düzenleme yer almakta olup,
Aynı Kanunun 'Özel mülkiyete konu olanlar' başlıklı 70. maddesinde ise; :
“Bu Kanunun 24 üncü maddesine aykırı hareket edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.” hükmü öngörülmüş bu maddede; 2863 sayılı Kanun'un 24. maddesine aykırı şekilde, korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıklarını bulundurma eylemi suç olarak düzenlenmiştir.
Suçun manevi unsuru genel kasttır. Korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıklarını, bu niteliğini bilerek kanunda öngörülen usul ve esaslara aykırı şekilde elde bulundurma halinde suç oluşur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Heykeltraş olan sanığın, uçakla İzmir'den İstanbul'a gitmek için geldiği Adnan Menderes Havalimanında bilgisayar çantasının x-ray cihazından geçirildiği sırada metal yoğunluğun fark edilmesi üzerine, bilgisayar çantası içerisinde değişik ebat, figür, renk ve desenlerde toplam 118 adet sikkenin ele geçirildiği, bu sikkelerden 102 adetinin yurt içinde alımı satımının serbest, yurt dışına çıkarılmasının yasak olduğu, 16 adetinin ise 2863 sayılı Kanun kapsamında korunması gerekli taşınır kültür varlığı olduğu anlaşılan somut olayda; suça konu sikkelerin sayısı, nitelikleri, ele geçiriliş biçimi, sanığın branşı ve eğitim durumu gözetildiğinde, sanığın bu eserlerin 2863 sayılı Kanun kapsamında korunması gerekli taşınır kültür varlığı olduğunu bildiğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla; yerel mahkeme direnme hükmünün, 2863 sayılı Kanuna aykırı şekilde korunması gerekli taşınır kültür varlıklarını bulundurma suçunu işlediği sabit olan sanığın mahkûmiyeti yerine suç kastının bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyeleri Ş. İste ve D. Kahveci; 'Sanık S.. E.. olay tarihi olan 14/02/2008 tarihinde, İstanbul'a gitmek üzere İzmir Adnan Menderes Havalimanı'na gelmiş, iç hatlar yolcu terminali 1 nolu giriş kapısında X-RAY cihazından el valizi ile geçerken “metal yoğunluğu” görülmesi üzerine, çantası açtırılmış, içinden 118 adet sikke çıkınca, müze müdürlüğünden rapor alındıktan sonra 2863 sayılı Kanunun 67. maddesi gereğince cezalandırılması için asliye ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesi Arkeolog bilirkişi aracılığı ile keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırmıştır.
Bilirkişi tarafından düzenlenen 21.11.2008 tarihli raporda toplam 118 adet sikkeden:
6 adetinin Roma dönemi imparatorluk sikkesi, 8 adetinin Bizans sikkesi, 2 adedinin de Ortaçağ İslami sikkeleri olduğu belirtilerek; sonuç olarak İzmir Müze Müdürlüğünde alıkonunan 16 adet sikkenin 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu'nun 74. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken Kültür Varlıkları olduğu, bunların orijinal eser olduğu ve müzede korunması gerektiği kendisine iade edilen 102 tanesinin ise yurt içinde dolaşımının serbest olduğu anlaşılmıştır.
Savunma:
Sanık aşamalardaki savunmasında özetle;
“Babam 2004 yılında vefat etmiştir. 11.02.2008 günü İzmir'de açılacak bir sergi için İstanbul'dan İzmir'e gittim. Annem İzmir'de oturuyor. Annem, babamın koleksiyon yapmak için biriktiği madeni paraları babamdan kalma hatıra olduğundan bana verdi. Bende bunları babamın hatırası olduğu için,İstanbul'daki evime götürmek üzere aldım. Havaalanında X-RAY cihazından çantamla geçerken cihaz ötünce el koydular.” şeklinde kendisini savunmuştur.
Sanığın annesi A..T.., Asliye Ceza Mahkemesindeki anlatımında özetle:
“Sanık benim kızımdır. Babası ile 1956 yılında evlendim. Kocam bu sikkeleri 50 sene kadar önce amatör olarak aldı. Daha sonra koleksiyona devam etmedi. 50 yıldır İzmir'deki evimizde duruyordu. Kocam 2004 yılında vefat etti. Olay tarihinden önce İstanbul'da oturan kızım S.. E.. İzmir'e beni ziyarete gelmişti. Artık yaşlandığım için ziynetlerimi çocuklarıma dağıtmıştım. Son olarak da kıymetini ve ne olduğunu bilmediğim suça konu sikkeleri kızıma verdim. Bu sikkeleri daha kızım doğmadan önce babası almıştı. Sikkeler bez bir torba içinde duruyordu.” demiştir.
İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesi 17.12.2008 gün ve 201-734 sayı ile “suç kastı olmadığından” bahisle CMUK'nın 223/2-c maddesi gereğince sanığın beraatine karar vermiştir.
Dosya da katılan idare tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz dosyayı inceleyen Yargıtay 12. CD.si 20.06.2012 gün ve 9486-15482 sayı ile “sanığın eylemi 2863 sayılı Yasanın 70. maddesine temas eden suçu oluşturduğu halde, suç kastı bulunmadığı şeklindeki oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar vermiştir.
İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesi 15.11.2012 gün ve 866-1222 sayı ile önceki kararında direnmiştir.
GEREKÇE
5237 sayılı TCK.nın 21/1. maddesinde KAST: “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sanık Arkeolog değil heykeltraştır, sabıkasızdır. Yani daha önce benzer bir suçtan yargılanmamıştır. Suç eşyasını, satıcılardan, antikacılardan almış değildir. Daha küçük bir kız çocuğu iken, bu sikkeleri babasının topladığını bilmektedir. Yaşlanan annesi, babasının hatırası olarak, bunları kızına vermiştir. Şayet diğer çocuklarına verse idi, şimdi onlar sanık olacaktı. Sanığın kasten hareket etmiş sayılabilmesi için tipe uygun hareketi önceden düşünüp öngörmüş, zihninde canlandırmış olması gerekir. Şayet sanık annesinin verdiği sikkelerin suç konusu olduğunu bilseydi, İstanbul'a uçakla değil, otobüsle giderdi. Nitekim toplam 118 adet sikke den 102 tanesinin yurt içinde serbestçe alım ve satımının yapılabildiği anlaşılmakla, soruşturma aşamasında sanığa iade edilmiştir. Ancak geriye kalan 16 adedinin tasnif ve tescile tabi olduğunu, uzman olmayan, üçüncü şahıslardan almamış, baba hatırası olarak annesinin vermesi ile almış olan sanığın suç kastından söz edilemez.
Daha önceleri bu tip suçlar 1710 sayılı Kanun kapsamında idi. Bu tip suçlara da Yargıtay 9. CD.si bakıyordu.
Yargıtay 9. CD.si 16.11.1981 gün ve 3631/3893 sayılı kararında “Sanığın eski eser ticareti yapmadığı, sosyal pasajındaki dükkanında mücevherat ve kuyumculukla iştigal edip, Anadolu gelinlerinin başlarına takı olarak taktıkları, dava konusu eşyaları, gerçek niteliklerini bilmeden satın aldığı ve iştigal konusu itibarıyla, bunların gerçek özellikleriyle devirlerini bilebilecek durumda olmadığına dair savunması, mahkemece ele geçen eşyalardan büyük çoğunluğunun 1710 sayılı Kanun kapsamına girmediğinin belirlenmesi kamu ve savunma tanıklarının beyanları ve bilirkişi mütalâalarıyla, toplanan tüm deliller muvacehesinde tartışılıp takdir edilmiş olduğundan, beraat hükmünün oybirliği ile ONANMASINA” karar verilmiştir. (Bkz. Vural Savaş-Sadık Mollamahmutoğlu, Türk Ceza Kanununun Yorumu, Birinci baskı, Temmuz 1994 C.I-sf.576) Olayımızda da sanık babasından kalan ve onun 2004 de ölümü ile suç tarihine kadar annesinin evinde torba ile muhafaza edilen ve 118 taneden sadece 16 sının tasnif ve tescile tabi olduğunu bilebilecek durumda değildir. Bu yöndeki savunmasının aksi kanıtlanmamıştır.
Açıkladığım nedenlerle, “Suç kastı olmadığından sanığın beraatine ilişkin İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin kararının ONANMASI gerektiği görüşü ile sayın çoğunluğun kararına katılmıyoruz.' düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi de; 'benzer düşüncelerle yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği' yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Cumhuriyet savcısının kanuni süresinden sonra yapmış olduğu temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri gereğince REDDİNE,
2- İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.11.2012 gün ve 866-1222 sayılı direnme hükmünün, 2863 sayılı Kanuna aykırı şekilde korunması gerekli taşınır kültür varlıklarını bulundurma suçunu işlediği sabit olan sanığın mahkûmiyeti yerine suç kastının bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.03.2015 tarihinde yapılan müzakerede temyiz isteminin reddi yönünden oybirliğiyle, direnme hükmünün bozulması yönünden ise oyçokluğuyla karar verildi.