Ceza Genel Kurulu 2016/230 E. , 2016/280 K.
Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sanık ...’ün nitelikli hırsızlık suçundan TCK’nun 142/2-h, 143, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 10 yıl 6 ay; geceleyin işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan aynı kanunun 116/1, 53, 58. maddeleri uyarınca 2 yıl; mala zarar verme suçundan da aynı kanunun 151/1, 53, 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Tarsus 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.02.2015 gün ve 854-109 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 02.07.2015 gün ve 11977-13830 sayı ile;
“Kanunun öngördüğü sınırlar arasında ceza tayini hakimin takdir ve değerlendirme yetkisinde ise de bu yetkinin kullanılmasında adalet ve nesafet kurallarına bağlı kalınması, bu konudaki gerekçenin suçun işleniş şekli, kanuna aykırılığın derecesi, suç sebepleri, sanığın kişiliği, kastın yoğunluğu gibi hususların dosya içeriğine uygun olması, emsal olaylar ile genel uygulama dikkate alınarak 5237 sayılı TCK'nun 3/1. maddesine uygun olarak işlenen fiilin ağırlığı ile orantılı cezaya hükmolunması gerekmektedir. Sanığın katılana ait işyerinin camını kırmak suretiyle işyerinden toplam 2.500 TL değerindeki cep telefonu ve dizüstü bilgisayarı çalması şeklinde gerçekleşen olayda hırsızlık, mala zarar verme ve işyeri dokunulmazlığını bozma suçlarından alt sınırdan fazla oranda uzaklaşılarak ceza vermeyi gerektiren bir özellik olmadığı gözetilmeden, hak ve nesafet kuralları ile TCK'nun 3/1. maddesinde yer alan orantılılık ilkesi gözetilmeden yetersiz gerekçe ile tüm suçlardan alt sınırdan fazla oranda uzaklaşılarak ceza verilmesi suretiyle 5237 sayılı TCK'nun 61. maddesine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 03.09.2015 gün ve 512-436 sayı ile;
'Mahkememiz ile Yargıtay 2. Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlık sanık hakkında hırsızlık ve nitelikli konut dokunulmazlığını ihlal suçlarında verilecek olan temel cezanın alt sınırdan ne oranda uzaklaşılarak verilmesi gerektiği noktasındadır. Mahkememiz alt sınırdan uzaklaşılmasını savunurken Yargıtay 2. Ceza Dairesi ise meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı karşısında adalet ve nesafet kuralları ile orantılılık ilkesine aykırı olarak her iki suçtan daha az oranda alt sınırdan uzaklaşılmasını istemiştir. Mahkememize göre ise bu yöndeki kabul doğru değildir. Şöyle ki 5237 sayılı TCK'nun 61. maddesine göre hakim somut olayda suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını ve failin güttüğü amaç ve saikini dikkate alarak suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında temel cezayı tayin eder. Bu husus mahkemenin takdir yetkisi kapsamındadır. Elbette ki denetim makamınca bu takdir hakkının adalet ve hakkaniyete uygun kullanılıp kullanılmadığı, yerinde olup olmadığı denetlenebilecektir, ancak bu denetimin sınırı da dosya kapsamıdır. Somut olayda, sanık gece vakti alenen tanınmamak üzere kafasına şapka takarak eylemi gerçekleştirdiği, yine çalınan laptop ve telefonun yaklaşık 2.500 TL civarında olduğu ki bunun asgari ücretin neredeyse 3 katı bir miktara tekabül ettiği, dosyada bulunan sanığın taraf olduğu tüm dosyalara ilişkin UYAP sorgu çıktısı ile mahkememizin 2014/845 esas sayılı dosyasına ilişkin kararından da anlaşılacağı üzere sanığın hırsızlık eylemini üstelik aynı yöntemle işlemeyi adet haline getirdiği ortadayken mahkememizin alt sınırdan uzaklaştığı oran adalet hak ve nesafet kuralları ile tam bir uyum içerisindedir. Kaldı ki mahkememizin 2014/845 esas sayılı dosyasında sanık aynı yöntemle gece vakti başka bir işyerinden sadece laptop hırsızlamış, bu dosyada mahkememizce hırsızlık suçundan temel ceza 8 yıl, işyeri dokunulmazlığından temel ceza 2 yıl ve mala zarar verme suçundan ise temel ceza 1 yıl 6 ay belirlenmiş ve bu karar sanığın temyizi üzerine Yargıtay 17. CD'nin 2015/21275 esas sayılı dosyasından verilen kararla onanarak kesinleşmiştir. Somut olayda ise loptopa ek olarak bir de telefonun çalındığı göz önüne alındığında mahkememizce hırsızlık suçunda temel ceza 7 yıl olarak belirlenmiş diğer suçlarda ise onanan kararla aynı ceza tayin edilmiştir. Sadece laptop çalınan dosyada daha fazla ceza verilmesine rağmen Yargıtay 17. CD'nce bu karar onanmışken, daha fazla zararın olduğu ve daha fazla eşyanın çalındığı dosyada ise mahkememiz kararı Yargıtay 2.CD'nce hayli hayli onanması gerekirken fazla ceza verildiği gerekçesiyle bozulmuştur. Buna ilişkin mahkememizin 2014/845 esas sayılı dosyasından verilen karar, bu dosyaya ilişkin iddianame ve Yargıtay 17.CD'nin onama kararı dosyamızda mevcuttur. Olayın meydana geldiği Tarsus ilçesi iklimin yumuşak olması nedeniyle insanların gece yatarken ya da gündelik yaşamlarını sürerken daha rahat davrandıkları bir ilçedir. Bu özelliği bilindiği içindir ki Türkiye’nin çeşitli yerlerinde hırsızlık suçunu adet edinen insanların gözde yeridir. İlçe halkı hırsızlardan adeta yaka silker hale gelmiştir. Yargılama makamlarınca hırsızlık suçunu işleyen kişilere gereken yaptırımın uygulanmadığı kanaati ile insanların adalete olan güveni sarsılmış durumdadır. Öyle ki bir çok hırsızlık olayında mağdurlar nasıl olsa ceza almayacak bir de ben hırsızla yüz yüze geleceğim diyerek şikayetçi bile olmamaktadır. Maalesef bu durumun haklılık payı da bulunmaktadır. Bu husus da hırsızlık suçunu işleyenlerce bilinmekte ve nasıl olsa birkaç ay yatar çıkarım düşüncesi ile suç işlemeyi meslek haline getirmektedir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya tekrar dönülecek olursa sanık aynı yöntemle kısa süre aralıklarla aynı mahiyette birden çok suç işlemiştir. Her iki dosya incelendiğinde sanığın kafasına tanınmamak için bere veya şapka taktığı nitekim bu bile TCK 142/2-f maddesinde düzenlenen nitelikli hali teşkil etmekte, somut olayda birden fazla nitelikli halin bulunduğu ortadadır. Bu bile sanığın yakalanmaması halinde eylemlerine devam edeceğinin göstergesidir. Hal böyleyken mahkememizce hukuk kurallarına uygun olarak vicdani kanaate göre eyleme ve sonuçlarına oranla makul bir ceza tayin edilmişken aynı mahiyetli kararlardan birinin onanması birinin bozulması yargılamayı yapan mahkememizce de tam olarak anlaşılamamıştır. Her iki dosyanın sanıklarının farklı olması halinde durumun önemi ve mahiyeti daha iyi anlaşılacaktır. Kaldı ki meydana gelen zarar neredeyse 3 asgari ücret tutarı kadardır. Asgari ücretin 800-900 TL olduğu bir ülkede yaklaşık 2.000-2.500 TL değerinde eşya çalınması önemsenemez boyutta değildir. Sanığın adli sicil kaydında 2313 sayılı yasadan mahkumiyet kararı verildiği de dikkate alındığında kuvvetle muhtemel atılı eylemi bir başka suç olan uyuşturucu madde temini için gerçekleştirdiği de aşikardır. Belirtilen nedenlerden dolayı mahkememiz kararının onanması gerekirken bozulması doğru görülmemiştir' gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 22.10.2015 gün ve 344542 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ve Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 21.01.2016 gün 17653-976 sayılı kararı ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; mala zarar verme, geceleyin işyeri dokunulmazlığını ihlal ve nitelikli hırsızlık suçlarından sanık hakkında tüm suçlar yönünden alt sınırdan fazla oranda uzaklaşma gerekçesinin yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca, öncelikle direnme kararının eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususunun ön sorun olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İnceleme konusu dosyada; ilk hükmün Özel Daire tarafından, somut olayda tüm suçlar yönünden alt sınırdan fazla oranda uzaklaşılarak ceza vermeyi gerektiren bir özelllik bulunmadığı gözetilmeden hak ve nasafet kurullarına aykırı biçimde yeterli olmayan gerekçeyle hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasından sonra, yerel mahkemece; 'Somut olayda, sanık gece vakti alenen tanınmamak üzere kafasına şapka takarak eylemi gerçekleştirdiği, yine çalınan laptop ve telefonun yaklaşık 2.500 TL civarında olduğu ki bunun asgari ücretin neredeyse 3 katı bir miktara tekabül ettiği, dosyada bulunan sanığın taraf olduğu tüm dosyalara ilişkin UYAP sorgu çıktısı ile mahkememizin 2014/845 esas sayılı dosyasına ilişkin kararından da anlaşılacağı üzere sanığın hırsızlık eylemini üstelik aynı yöntemle işlemeyi adet haline getirdiği ortadayken mahkememizin alt sınırdan uzaklaştığı oran adalet hak ve nesafet kuralları ile tam bir uyum içerisindedir. Kaldı ki mahkememizin 2014/845 esas sayılı dosyasında sanık aynı yöntemle gece vakti başka bir işyerinden sadece laptop hırsızlamış, bu dosyada mahkememizce hırsızlık suçundan temel ceza 8 yıl, işyeri dokunulmazlığından temel ceza 2 yıl ve mala zarar verme suçundan ise temel ceza 1 yıl 6 ay belirlenmiş ve bu karar sanığın temyizi üzerine Yargıtay 17.CD'nin 2015/21275 esas sayılı dosyasından verilen kararla onanarak kesinleşmiştir. Somut olayda ise loptopa ek olarak bir de telefonun çalındığı göz önüne alındığında mahkememizce hırsızlık suçunda temel ceza 7 yıl olarak belirlenmiş diğer suçlarda ise onanan kararla aynı ceza tayin edilmiştir. Sadece laptop çalınan dosyada daha fazla ceza verilmesine rağmen Yargıtay 17.CD'nce bu karar onanmışken, daha fazla zararın olduğu ve daha fazla eşyanın çalındığı dosyada ise mahkememiz kararı Yargıtay 2.CD'nce hayli hayli onanması gerekirken fazla ceza verildiği gerekçesiyle bozulmuştur. Buna ilişkin mahkememizin 2014/845 esas sayılı dosyasından verilen karar, bu dosyaya ilişkin iddianame ve Yargıtay 17 CD'nin onama kararı dosyamızda mevcuttur. Olayın meydana geldiği Tarsus ilçesi iklimin yumuşak olması nedeniyle insanların gece yatarken ya da gündelik yaşamlarını sürerken daha rahat davrandıkları bir ilçedir. Bu özelliği bilindiği içindir ki Türkiye’nin çeşitli yerlerinde hırsızlık suçunu adet edinen insanların gözde yeridir. İlçe halkı hırsızlardan adeta yaka silker hale gelmiştir. Yargılama makamlarınca hırsızlık suçunu işleyen kişilere gereken yaptırımın uygulanmadığı kanaati ile insanların adalete olan güveni sarsılmış durumdadır. Öyle ki bir çok hırsızlık olayında mağdurlar nasıl olsa ceza almayacak bir de ben hırsızla yüz yüze geleceğim diyerek şikayetçi bile olmamaktadır. Maalesef bu durumun haklılık payı da bulunmaktadır. Bu husus da hırsızlık suçunu işleyenlerce bilinmekte ve nasıl olsa birkaç ay yatar çıkarım düşüncesi ile suç işlemeyi meslek haline getirmektedir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya tekrar dönülecek olursa sanık aynı yöntemle kısa süre aralıklarla aynı mahiyette birden çok suç işlemiştir. Her iki dosya incelendiğinde sanığın kafasına tanınmamak için bere veya şapka taktığı nitekim bu bile TCK 142/2-f maddesinde düzenlenen nitelikli hali teşkil etmekte, somut olayda birden fazla nitelikli halin bulunduğu ortadadır. Bu bile sanığın yakalanmaması halinde eylemlerine devam edeceğinin göstergesidir. Hal böyleyken mahkememizce hukuk kurallarına uygun olarak vicdani kanaate göre eyleme ve sonuçlarına oranla makul bir ceza tayin edilmişken aynı mahiyetli kararlardan birinin onanması birinin bozulması yargılamayı yapan mahkememizce de tam olarak anlaşılamamıştır. Her iki dosyanın sanıklarının farklı olması halinde durumun önemi ve mahiyeti daha iyi anlaşılacaktır. Kaldı ki meydana gelen zarar neredeyse 3 asgari ücret tutarı kadardır. Asgari ücretin 800-900 TL olduğu bir ülkede yaklaşık 2.000-2.500 TL değerinde eşya çalınması önemsenemez boyutta değildir. Sanığın adli sicil kaydında 2313 sayılı yasadan mahkumiyet kararı verildiği de dikkate alındığında kuvvetle muhtemel atılı eylemi bir başka suç olan uyuşturucu madde temini için gerçekleştirdiği de aşikardır. Belirtilen nedenlerden dolayı mahkememiz kararının onanması gerekirken bozulması doğru görülmemiştir' şeklinde önceki hükümde yer almayan bir çok ayrıntıyı içeren yeni ve değişik gerekçeyle ve önceki hükümden farklı olarak sanığın hırsızlık eyleminin TCK'nun 142. maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendi yanında ayrıca (f) bendine de aykırılık oluşturduğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur.
İlk hükümde yer almayan bu yeni ve değişik gerekçe Özel Dairece denetlenmemiş olup, Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bir konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanuni imkan bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, eylemli uyma sonucu yeni ve değişik gerekçelerle verilmiş yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Tarsus 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.09.2015 gün ve 512-436 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.05.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.