Hukuk Genel Kurulu 2022/281 E. , 2022/791 K.
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesince verilen asıl davanın reddine birleşen davanın kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı-Birleşen Davada Davalı İstemi:
4. Davacı-birleşen davada davalı vekili 23.07.2010 tarihli dava dilekçesinde; tarafların internet yoluyla tanışarak 11.05.2008 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının olduğunu, davalının hamilelik dönemi de dâhil olmak üzere sürekli problem çıkardığını, doğumdan sonra problemlerinin daha da arttığını, bakıcıları evden kovduğunu ve annesinin yanında kaldığını, en küçük tartışmada hakaret ve küfür ettiğini, müvekkilini her ortamda küçük düşürdüğünü, tarafların son olarak Nisan 2010 tarihinde tartıştıklarını, müvekkilinin evden kovulduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velayetin babaya verilmesine, 21.800TL katkı payının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, ev eşyalarının davacıya verilmesine, bu talebin kabul edilmemesi hâlinde müvekkili yararına 20.000TL maddi, 15.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-Birleşen Davada Davacı İstemi:
5. Davalı-birleşen davada davacı vekili 14.12.2010 tarihli dava dilekçesinde; tarafların evlenmelerinden kısa bir süre sonra davacının, çalıştığı hastanede Şaziye isimli bir başka kadın ile ilişki yaşamaya başladığını, müvekkiline henüz lohusa iken şiddet uyguladığını, tokat attığını, bıçak çektiğini, çocuk olduktan sonra da çocuğu ile birlikte evden kovduğunu, davacının yaralama suçundan Küçükçekmece 2. Sulh Ceza Mahkemesinde 2009/1621 E. sayılı dosyası ile yargılandığını, hakaret ve küfür ettiğini, son olayda çocuğun ağlamasını bahane ederek tüm evin kapılarını tekmeleyerek kırdığını, eşini dövdüğünü, bunun üzerine müvekkilinin darp raporu aldığını ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, çocuk yararına 1.500TL tedbir-iştirak nafakası ile müvekkili yararına 1.500TL tedbir-yoksulluk nafakasına ve 100.000TL maddi, 100.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesinin 28.12.2011 tarihli ve 2010/1054 E., 2011/1374 K. sayılı kararı ile; erkek eşin hamilelikten itibaren tarafların en son ayrıldığı ana kadar eşine bir çok kez fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, böyle olunca boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu, kadın eşinse kusursuz olduğu gerekçesiyle erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, çocuk yararına 1.000TL tedbir-iştirak, kadın yararına 500TL tedbir ve 30.000TL toplu yoksulluk nafakası ile 50.000TL maddi ve 50.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Mahkemenin Birinci Tavzih Kararı:
7. Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesinin 01.11.2012 tarihli tavzih kararı ile, “…HMK 305 maddesi gereğince 28.12.2011 tarihli hükmün 5. fıkrasının 'Çocuk için ara kararı ile aylık 500,00TL olarak hükmedilen tedbir nafakasının devamına, karar kesinleştiğinde iştirak nafakasına çevrilmesine, nafakanın her yıl enflasyon oranında arttırılmasına,...” karar verilmiş, verilen tavzih kararı Mahkemece 26.11.2012 tarihinde kaldırılmıştır.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
9. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.04.2013 tarihli ve 2012/10408 E., 2013/10716 K. sayılı kararı ile;
“...1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davalı-karşı davacı kadının Türk Hava Yollarında kabin memuru olarak çalıştığı ve kendisine ait bir adet dairesinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Tarafların ekonomik ve sosyal durumu göz önüne alındığında, davalı-karşı davacı kadının boşanmayla yoksulluğa düşeceği kabul edilemez. Açıklanan nedenle, Türk Medeni Kanununun 175. maddesindeki yoksulluk nafakası verilmesi koşulları oluşmadığı halde; yazılı şekilde davalı-karşı davacı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi isabetsiz olup; bozmayı gerektirmiştir,...” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
10. Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesinin 03.02.2014 tarihli ve 2013/950 E., 2014/72 K. sayılı kararı ile; Yargıtayın bozma ilamına uyularak kadının yoksulluk nafaka talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin İkinci Tavzih Kararı:
11. Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesi 07.07.2014 tarihli tavzih kararı ile; bozma öncesi yapılan yargılamanın 27.10.2010 tarihli celsesinde kadın yararına 1.000TL, çocuk yararına 500TL tedbir nafakası ödenmesine karar verildiği, 30.05.2011 tarihli celsede ise; kadın yararına verilen tedbir nafakasının aylık 500TL olarak yeniden düzenlenmesine, çocuk yararına 500TL olarak verilen tedbir nafakasının devamına karar verildiği, nihai kararın hüküm fıkrasının 5. bendiyle “çocuk için ara kararıyla aylık 1.000,00TL olarak verilen tedbir nafakasının devamına, karar kesinleştiğinde iştirak nafakasına çevrilmesine” şeklinde hüküm kurulduğu, belirtilen her iki ara kararında da çocuk yararına 500TL tedbir nafakasına hükmedildiği hâlde hükümde sehven 1.000TL olarak belirtildiği gerekçesiyle davacı-birleşen davada davalı vekilinin tavzih talebinin kabulüne, hüküm fıkrasının (5) nolu bendinin 'Çocuk için ara kararı ile aylık 500,00TL olarak hükmedilen tedbir nafakasının devamına” şeklinde karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
12. Mahkemenin yukarıda belirtilen 03.02.2014 tarihli kararı davalı-birleşen davacı vekili tarafından, 07.07.2014 tarihli tavzih kararı ise taraf vekillerince yasal süresi içinde temyiz edilmiştir.
13. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 21.04.2015 tarihli ve 2014/21617 E., 2015/8019 K. sayılı kararı ile;
'...1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı-karşı davacı kadının yoksulluk nafakasının reddine yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2- Tarafların 07.07.2014 tarihli tavzih kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı erkeğin temyiz itirazları yersizdir.
b) Mahkemece verilen ilk hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmiş, Dairemizin 16.04.2013 tarih ve 2012/10488 esas 2013/10716 karar sayılı ilamı ile davalı-karşı davacı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğundan bahisle bozulmasına karar verilmiş, bozma dışında kalan temyize konu diğer yönler ise onanmıştır. Taraflar ilama karşı karar düzeltme yoluna başvurmuşlar, tarafların karar düzeltme taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacı-karşı davalı erkek 26.05.2014 tarihli tavzih dilekçesi ile müşterek çocuk için ara kararla 500 TL tedbir nafakasına hükmedildiğini, bu sebeple hükümde 1000 TL olarak belirtilmesinin hatalı olduğunu belirterek 'aylık 1000 TL olarak hükmedilen tedbir nafakasının devamına' hükmünün tavzihen 500 TL olarak düzeltilmesini talep etmiş, mahkemece 07.07.2014 tarihli tavzih kararı ile tavzih talebinin kabulüne karar verilerek hüküm fıkrasının 5 nolu bendinin 'çocuk için ara kararı ile aylık 500 TL olarak hükmedilen tedbir nafakasının devamına, karar kesinleştiğinde iştirak nafakasına çevrilmesine, nafakanın enflasyon oranında artırılmasına' şeklinde tavzih edilmesine karar verilmiştir. Tüm dosya kapsamından tavzihi istenen müşterek çocuk lehine hükmedilen tedbir nafakasının kanun yollarından geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Tavzihle kesinleşen hükümde değişiklik yapılamaz. O halde tavzih isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir,...' gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
14. Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesinin 19.10.2015 tarihli ve 2015/593 E., 2015/750 K. sayılı kararı ile; 30.05.2011 tarihli celsesinin (3) numaralı ara kararıyla çocuk yararına aylık 500TL tedbir nafakasının devamına karar verildiği, hüküm fıkrasının 5. bendinde sehven 1.000TL olarak yazıldığı, bunun üzerine kararın kesinleşmesinden evvel 01.11.2012 tarihli tavzih kararı ile hükmün 5. fıkrasının 500TL olarak düzeltilmesine karar verildiği, Yargıtay bozma ilamında bu kararın dikkate alınmadığı, sadece 07.07.2014 tarihli tavzih kararı üzerinden inceleme yapıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
15. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Mahkemenin 28.12.2011 tarihli kararı ile ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası miktarının, Özel Dairenin 16.04.2013 tarihli bozma ilamı ile kesinleşip kesinleşmediği, kesinleşmediği sonucuna varıldığı takdirde tedbir ve iştirak nafaka miktarının tavzih yoluyla değiştirilip değiştirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
17. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
18. Bilindiği üzere; hükümlerin tavzihi, hükmün müphem olması veya birbirine aykırı (çelişik) fıkralar ihtiva etmesi hâlinde, hükmün gerçek anlamının meydana çıkarılması için başvurulan bir yoldur.
19. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 305. maddesi ile “(1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. (2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez” hükmü düzenleme altına alınmıştır.
20. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 305. maddesine göre, açık olmayan veya çelişik fıkraları kapsayan hükümlerin açıklanması istenebilir. Yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça, verilen hükmün değiştirilmesi mümkün değildir. Hükümlerin tavzihi de bunun bir istisnası olarak kabul edilemez. Hâkim burada hükmün başka türlü anlaşılmasını önlemek için gerçeği ortaya koymakla ödevlidir.
21. Hâkim, tavzih yolu ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip, bunu hükmüne ekleyemez. Bunun gibi, hüküm verirken unutmuş olduğu vekâlet ücreti veya faiz hakkında tavzih yolu ile bir karar verip bunu hükmüne dâhil edemez. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez. Bütün bu anlatımlardan çıkan netice; tavzih yolu ile kesinleşmiş olan hüküm sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. 5, s. 5270 vd.).
22. Tüm anlatılanların ışığı altında somut olay irdelendiğinde; Mahkemece verilen 28.12.2011 tarihli ilk karar davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından her iki dava ve fer’ileri yönünden temyiz edilmiş, Özel Dairenin 16.04.2013 tarihli ve 2012/10488 E., 2013/10716 K. sayılı kararı ile kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma dışında kalan temyize konu diğer yönler ise onanmıştır. Özel Dairenin bu kararına karşı tarafların karar düzeltme talepleri reddedilmiştir. Hâl böyle olunca; Mahkemece verilen 28.12.2011 tarihli karar ile ortak çocuk yararına hükmedilen aylık 1.000TL tedbir ve iştirak nafakası kanun yollarından geçerek kesinleşmiş olduğu hâlde 07.07.2014 tarihli tavzih kararı ile ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir ve iştirak nafakasına ilişkin kesinleşen hükümde değişiklik yapılmıştır. Hükmü değiştirecek nitelikte tavzih kararı verilmesi yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
23. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.