3. Ceza Dairesi 2021/12703 E. , 2022/6981 K.
İNCELENEN KARARIN;
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan 5237 sayılı TCK'nın 309/1, TCK'nın 62/1, 53, 63 maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla mahkumiyet
Temyiz edenler : Sanık müdafii, katılan T.C. ... vekili
İlk derece mahkemesince kurulan hüküm temyiz edilmekle; temyiz edenlerin sıfatı, başvurularının süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, ilk derece mahkemesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
I-Katılan T.C. ... vekilinin, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarına yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Bu suçlardan doğrudan zarar görmeyen ve bu nedenle, davaya katılma hakkı ile hükmü temyiz etme yetkisi bulunmayan T.C. Cumhurbaşkanlığının temyiz isteminin, bu suçlar yönünden CMK'nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
II-Sanık müdafii ve katılan T.C. ... vekilinin, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
III-HUKUKİ AÇIKLAMALAR:
Ayrıntıları, Dairemizin 22.03.2019 tarih ve 2018/7103 esas 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir. Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur. Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve ... Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında 'doğrudan fail' olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla, sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir. Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde, yerine getiren ile emri veren sorumlu olur (1982 Anayasasının 137/2. maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/3. maddesi). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak, amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B).
IV-DOSYA KAPSAMI İTİBARIYLA GERÇEKLEŞTİRİLEN EYLEM VE FAALİYETLER:
Sanık ...'nun olay tarihinde Tuğamiral rütbesi ile Çanakkale Boğaz Komutanı ve Garnizon Komutanı olarak görev yaptığı, darbe girişimine katılan subayların oluşturduğu Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan sözde sıkıyönetim emri kapsamında Çanakkale Sıkıyönetim Komutanı olarak atandığı, darbe gecesi Akıncı Üssündeki eylemleri nedeniyle 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen ve darbe girişimine katılan Kuzey Deniz Saha Komutanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'ın 15 Temmuz 2016 gecesi saat 21:00 sıralarında telefonla sanığı arayarak 'Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu, birliğine git' şeklinde emir vermesi üzerine sanığın hiçbir sorgulama yapmaksızın verilen bu emre uyarak darbenin karşısında durabilecek hiçbir makamı haberdar etmeksizin Çanakkale Boğaz Komutanlığı'ndaki makam odasına resmi kıyafeti ile gittiği, akabinde sıkıyönetim bildiri ve direktiflerini içeren ve kendisinin de Çanakkale Sıkıyönetim Komutanı olarak atandığını belirten ve darbe girişimini planlayan Yurtta Sulh Konseyi tarafından kaleme alınan yazının mesaj olarak gelmesi üzerine Kurmay Başkanı Albay ... ve komutanlığa bağlı diğer birlik komutanlarını makamına çağırarak toplantı yapıp, birliklerinin emniyetini sağlamaları yönünde emir vererek birliklerinin başına geri gönderdiği ve gece boyunca makam odasında darbe girişimine yönelik gelişmeleri takip ettiği, bu arada darbe girişiminde aktif ve etkin rol alan ve o tarihte Marmaris'te bulunan Cumhurbaşkanına operasyon yapılması emrini verdiği beyan edilen dönemin Kartepe Deniz Hava Üs Komutanı Tuğamiral Tezcan Kızılelma ile telefonla görüştüğü, Çanakkale ilinde diğer bütün güvenlik birimi amirlerinin ve daire amirlerinin, Vali başkanlığında Valilik makamında toplandığı, bu arada darbe girişimine karşı duran ve darbe girişimi esnasında Gelibolu 2. Kolordu Komutanı olan ...'in darbe girişiminin önlenmesi hususunda Valilik ile sürekli iletişimde olduğu, tüm bunlara rağmen sanığın Vali koordinesinde olan sivil yönetimle hiçbir iletişime geçmediği, tanık beyanları ile de sabit olduğu üzere 16.07.2016 günü saat 00:30 sıralarında kendisini arayan dönemin Çanakkale Valisi ...'ı telefona bağlamaması için sekreteri olan ...'ye talimat verdiği, ancak sekreterinin bağlama sözünü anlayamaması üzerine Vali ile konuşmak zorunda kaldığı, bu hususun telefonu bağlatan Valilik sekreteri ... tarafından tutanağa bağlandığı ve ayrıca, olay tarihinde Boğaz Komutanlığında Kurmay Başkanı olarak görev yapan, örgüt üyeliğinden mahkumiyetine karar verilen ve savunmalarında etkin pişmanlık kapsamında beyanda bulunarak örgütsel geçmişi ve eylemleri hakkında bilgi veren Kurmay Albay ... tarafından da doğrulandığı, yine dönemin Çanakkale Valisi ...'ın sanıkla yaptığı telefon görüşmesinde sanığa darbe girişimi olduğunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığından gelecek hiçbir talimata uymaması gerektiğini söylemesine üzerine sanığın 'biz Genelkurmay'a bağlıyız, ben elbette oradan gelecek emirlere uyarım' şeklinde cevap verdiği, akabinde Vali'nin tekrar uyarması üzerine sanığın aynı şekilde 'biz Genelkurmay'a bağlıyız' diye tekrar ettiği, bu hususun tanık beyanlarıyla da doğrulandığı, tanık ...'ın beyanına göre sanığın, 15.07.2016 günü saat 21:30 sıralarında tanığı acil olarak karargaha çağırdığı ve TSK'nın yönetime el koyacağını, Genelkurmay Başkanlığından ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emir beklediğini söylediği, yine sanığın ....ile arasındaki görüşmelere ilişkin düzenlenen tespit tutanağına göre Genelkurmay'dan gelen emirleri dinleyeceğini beyan ettiği, olay tarihinde Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Ö...ın görevli olduğu ve darbe girişimine katılan unsurlar arasında olan Kuzey Deniz Saha Komutanlığından saat 23:30 sıralarında gönderilen kırmızı alarm emrinin sanık tarafından uygulamaya sokularak 16 Temmuz 2016 sabahı saat 04:30 sıralarında Emniyet görevlilerince yapılan kontrollerde sanığın emriyle 15 kadar askeri üniformalı ve tam teçhizatlı askerin, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanlığı nizamiyesinden 50 metre kadar dışarıda tedbir aldıkları, bu tedbirin darbe girişimine karşı duran Emniyet güçlerinin Komutanlığa müdahalesini engellemeye ve halk üzerinde darbe girişiminin halen devam ettiği yönünde baskı ve algı oluşturmaya yönelik olduğunun değerlendirildiği, tanık ...'in; ''Türk Silahları Kuvvetleri içerisinde FETÖ/PDY yapılanması içerisinde yer aldığını bildiği askeri personeller arasında sanık ...'nun da olduğunu ve bunun, kendisine çeşitli zamanlarda Ankara Denizci Astsubayların imamı olan Emin Bağcı tarafından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanı Emir Astsubaylığı görevindeyken söylendiğini' beyan ettiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 24.02.2020 tarihli ve 2020/4814 soruşturma sayılı yazısı ve ekleri, Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğünün 16.07.2020 tarihli yazısı ekinde sanık hakkında tanzim edilen 08.07.2020 tarihli araştırma tutanağı, operasyonel hattın adına kayıtlı olduğu ...'un beyanı, Deniz Harp Okulu yapılanmasında örgütsel olarak müdür seviyesinde görev yapan ...'nın yargılandığı Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2018/1174 esas sayılı dosyasından dosya arasına alınan tutanaklar, operasyonel hatlara ilişkin 08.03.2021 tarihli bilirkişi raporu, ... hakkında beyanda bulunan ...'ın beyanları ile sanık hakkında beyanda bulunan ...'ın beyanları dikkate alındığında sanık Tuğamiral ...'nun, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde kadrolaşma hedef ve amacı doğrultusunda seçilen ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı teşkilatına subay olarak
yerleştirilen bir örgüt mensubu olduğu, örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri askeri mahrem yapılanması ve hiyerarşisi içerisinde örgütsel olarak öğrenci konumunda yer aldığı, örgüt içi hücresel yapının deşifre olmaması ve örgütsel gizliliği sağlamak amacıyla mahrem yapı mensubu ... ile operasyonel hatlar aracılığıyla iletişim irtibatı kurduğu dosya kapsamı itibariyla belirlenmiştir.
V-HUKUKİ DEĞERLENDİRME, DOSYA KAPSAMI VE SOMUT OLAY MUVACEHESİNDE SANIĞIN HUKUKİ DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan hakkında mahkumiyet hükmü kurulan sanığın, mensubu olduğu FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yönetimi tarafından planlanıp, örgütsel faaliyet kapsamında icra edilen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna ilişkin olarak; olay günü ortaya koyduğu davranışlar itibariyle planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek konusu suç teşkil ettiği açıkça anlaşılan emirler doğrultusunda, ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştiren sanığın, suçun icrasında üstlendiği rol, suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel katkısı da göz önünde bulundurulduğunda, fiil üzerinde ortak hakimiyet kurduğunun kabulü ile 5237 sayılı TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan mahkumiyetine dair kurulan hükümde bir isabetsizlik görülmemekle;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun şekilde yapıldığı ve hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs amacına yönelik olarak vahamet arz eden eylemleri gerçekleştirdiği, sanığın sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ile ülke genelindeki organik bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip, kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfının tayin edildiği, incelenen dosya kapsamına göre Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun sübutunun kabul edildiği ve bu kapsamda, sanığın savunmalarının inandırıcı gerekçelerle reddedildiği anlaşılmakla;
Sanık müdafii ile katılan T.C. ... vekilinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden, CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi gereğince dosyanın Çanakkale 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.