Hukuk Genel Kurulu 2017/1280 E. , 2018/1430 K.
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tapu kaydında düzeltim” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Nevşehir Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.08.2011 tarihli ve 2011/522 E., 2011/1167 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 14.06.2012 tarihli ve 2012/7436 E., 2012/8423 K. sayılı kararıyla bozulmuş, bozma üzerine verilen 06.02.2013 tarihli ve 2012/767 E., 2013/172 K. sayılı karar da davalı vekilinin temyizi nedeniyle Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 29.05.2013 tarihli ve 2013/5809 E., 2013/8874 K. sayılı kararı ile;
'... Davacı, 1872, 1261 ve 1290 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydında, murisinin “Ali kızı .... ... ve ....” şeklinde yazılan kimlik bilgilerinin “Ali kızı....” olarak düzeltilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen önceki kararın,Yargıtay 14. Hukuk Dairesince' Dava konusu 1261 ve 1290 parsel sayılı taşınmazlar yönünden eksik araştırma yapıldığı, 1872 sayılı parsel açısından ise dava şartı yokluğundan dolayı reddine karar verilmesi gerektiği' gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece, dava konusu 1262 ve 1290 parsel sayılı taşınmazlar yönünden bozma ilamına uyulmuş olmakla yapılan yargılama sonucunda, anılan parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bozmada belirtilen gerekli araştırma ve inceleminin yapıldığı söylenemez.
Bilindiği gibi, bozmaya uyulmuş olmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğar.Artık bozma gereklerinin yerine getirilmesi gerekir.
Mahkemece, davaya konu 1262 ve 1290 parsel sayılı taşınmazlar yönünden hükmüne uyulan bozma ilamında ' Davacının murisinin “Ali kızı ...” isminde bir kardeşinin bulunduğu görülmektedir. Aynı şekilde 1261 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında da Ali kızı... .... isimli bir paydaş mevcut olup, .... ....’un bu isimde bir kardeşi bulunmamaktadır. Eldeki veriler değerlendirildiğinde tapu kayıt maliki ile benzer kaydı bulunan bu kişinin üçgün yaşayarak ölmüş olması da dikkate alınarak, öncelikle taşınmazdan kendisine pay verilip verilmediğinin ve davacının murisinin çevresinde “Perihan” olarak tanınıp tanınmadığının tespiti gerekir. Bu konuda tespit bilirkişileri ve tanıklar dinlenilerek sonucuna göre bir karar verilmesi' gereğine değinildiği halde, sadece, davaya konu taşınmazların tapu kayıtlarının ve kadastro tutanak suretlerinin merciinden getirilmesiyle yetinilerek bozma gerekleri eksiksiz olarak yerine getirilmeksizin neticeye gidilmiş olması doğru değildir...'
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki bilgi ve belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu kayıt malikinin kimlik bilgilerinin düzeltilmesi ist.... ilişkindir.
Davacı, murisi (annesi) Ali kızı ...'ın 1872, 1261 ve 1290 parsel sayılı taşınmazlarda malik olduğunu, ancak tapu kayıtlarında isminin eksik yazıldığını ileri sürerek, kayıtlardaki isminin nüfus kaydında olduğu gibi 'Ali kızı ....' olarak düzeltilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanları uyarınca dava konusu taşınmazların davacının murisi Ali kızı .... ....'a ait olduğu, ancak tapu kayıtlarında isminin sadece 'Ali kızı ....' olarak yazıldığı, zabıta araştırmasına göre taşınmazın bulunduğu yer ve etrafında .... ... isminde başka birinin olmadığı gerekçesiyle 1872, 1261 ve 1290 parsel sayılı taşınmazlarda 'Ali kızı ....' olan malik isminin 'Ali kızı ....' olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiş, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 14. Hukuk Dairesince; 1261 ve 1290 parsel sayılı taşınmazlar bakımından yeterli inceleme yapılmadan mülkiyet nakli yaratacak şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı, 1872 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise davacının murisinin bu taşınmazda malik olmadığı, dolayısıyla davacının bu parsel hakkında dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı ve anılan parsel bakımından davanın reddi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine, yerel mahkemece 1261 ve 1290 sayılı parseller hakkındaki bozma kararına uyulmasına, 1877 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise dava dilekçesinde her ne kadar parsel numarası 1872 olarak yazmış ise de bu yazımın maddi hataya dayalı olduğu, dava dilekçesine ekli tapu senedi incelendiğinde 1877 parselin yazımının 1872 gibi anlaşıldığı, davacının da bu sebeple 1877 parseli 1872 olarak gösterdiği, davacının asıl dava ettiği yerin 1877 parsel olduğu gerekçesiyle bu parsele ait tapu kaydı ve tapulama tutanağı de getirtilmek suretiyle direnme kararı verilerek, her üç parselde malik isminin 'Ali kızı .... ...' olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiş, Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuştur.
Mahkemece, davanın kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle resen araştırma ilkesinin uygulandığı, bu nedenle toplanan delillere göre bir kanaate varılması hâlinde karar verilebileceği, dosyadaki en önemli eksiklik olan ve ilk bozma kararından sonra getirtilen kadastro tutanaklarındaki açıklamalar ile davanın yeteri kadar aydınlandığı, böyle olunca başkaca bir araştırma yapma gereğinin kalmadığı, bu kapsamda 1261 ve 1290 parsel sayılı taşınmazlar açısından ikinci bozma kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, keza kadastro tutanaklarında 'Perihan' isimli kişinin murisin karısı olarak belirtildiği, tapu kaydında...'ın sanki Ali'nin kızıymış gibi yazılmasının açık bir şekilde tapu memurlarının hatasından kaynaklandığı, bu kapsamda yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olduğu, 1872 parsel açısından ise mahkemenin ilk kararının maddi hataya dayalı olduğu, davacının baştan itibaren 1877 parseli dava konusu yaptığının kabulü gerektiği, bu durumun tamamen dava dilekçesine eklenen tapu senedinde parsel numarasının 1972 olarak yazılmasından kaynaklandığı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, ilk hükmün Yargıtay 14. Hukuk Dairesince bozulması, mahkemece dava konusu 1261 ve 1290 parsel sayılı taşınmazlar yönünden bozmaya uyulmasına, 1872 parsel yönünden ise direnilmesine karar verilmesi, davalı vekilinin temyizi üzerine bu defa Yargıtay 1. Hukuk Dairesince kısmi direnmeye yönelik temyiz istemi hakkında Hukuk Genel Kurulunca bir inceleme yapılıp karar verilmeden inceleme yapılarak bu ikinci kararın da bozulması nedeniyle ortada iki ayrı direnme kararının bulunduğu dikkate alınarak, kısmi direnme kararının bulunduğu durumlarda direnilen kısım hakkında Hukuk Genel Kurulunca bir karar verilmeden önce Özel Dairece uyulan kısımlar yönünden temyiz incelemesi yapılarak karar verilip verilemeyeceği hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi uyarınca, Yargıtay ilgili dairesi temyiz edilen kararı bozarsa, davayı, kararı vermiş olan mahkemeye veya diğer bir mahkemeye gönderir. O mahkeme, temyiz edenden peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay'ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Mahkeme eski kararında direnirse, bu kararın gerekçesi genişletilmiş olsa bile, direnme kararının temyizi hâlinde temyiz incelemesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.
Bozma kararı üzerine mahkeme, önceki kararında tümden direnebileceği gibi bozma kararının bir kısmına uyup bir kısmına uymayabilir, diğer bir anlatımla eski kararının bir kısmında direnebilir. Kısmi uyma ve kısmi direnme kararı vermiş olan mahkeme, ilk önce kısmi uyma kararı uyarınca inceleme yapar ve uyduğu bozma sebepleri ile ilgili tahkikatı bitirdikten sonra, uyduğu ve direndiği kısımların tümü hakkındaki gerekçeli nihai kararını yazıp, bunu taraflara tefhim ve tebliğ eder. Taraflar da ancak bu nihai kararı temyiz edebilirler.
İşte bu şekilde verilmiş olan kısmi uyma ve kısmi direnme kararı hakkındaki temyiz incelemesinin ilk önce nerede yapılacağı hususuna gelince, incelemenin ilk önce Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda, ondan sonra Yargıtay özel dairesinde yapılması gerekir.
Nitekim, doktrinde de mahkemenin direnmiş olduğu bozma sebepleri, mahkemenin kabul suretine nazaran (yani terditli olarak) sevkedilmiş ve bu nedenle mahkemenin bozmaya kısmi uyması üzerine vermiş olduğu yeni hükmün Yargıtay'ca onanması hâlinde diğer (kısmi direnilen) bozma sebeplerinin incelenmesine gerek kalmayacak ise o zaman, mahkemenin kısmi uyma ve kısmi direnme üzerine vermiş olduğu nihai kararın (hükmün), ilk önce bozma kararını vermiş olan Yargıtay özel dairesince incelenmesi, bu ihtimal dışındaki hâllerde ise incelemenin ilk önce Hukuk Genel Kurulunca ondan sonra Yargıtay özel dairesince yapılması gerektiği (Kuru, B.; Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, Cilt V, 2001,s.4697-4701) dile getirilmiştir.
Hâl böyle olunca, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 29.05.2013 gün ve 2013/5809 E., 2013/8874 K. sayılı ikinci bozma kararı ile yerel mahkemenin bu bozma kararına karşı verdiği 11.12.2013 gün ve 2013/907 E., 2013/1203 K. sayılı direnme kararının kaldırılarak, ilk bozma kararı üzerine verilen kısmi direnme kararının incelenmesi gerektiğine oy birliği ile karar verilerek, mahkemece verilen ilk direnme kararının incelenmesine geçilmiştir.
Yerel mahkemenin 06.02.2013 gün ve 2012/767 E., ve 2013/172 K. sayılı kısmi direnme kararı incelendiğinde ise temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu öncelikle incelenmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda, yerel mahkemece bozmadan önce yapılan yargılamada, davacının murisinin 1872 parsel sayılı taşınmazda malik olduğu ve toplanan delillere göre de tapu kayıtlarında isminin eksik yazıldığının anlaşıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş iken; direnme olarak adlandırılan kararda bu kez mahkemenin ilk kararının maddi hataya dayalı olduğu, davacının baştan itibaren 1877 parseli dava konusu yaptığının kabulü gerektiği, bu durumun tamamen dava dilekçesine eklenen tapu senedinde parsel numarasının 1872 olarak yazılmasından kaynaklandığı gerekçesiyle 1877 parsele ait tapu kaydı ve tapulama tutanağı da getirtilip incelenmek suretiyle yeni bir hukuki gerekçeye dayalı olarak direnme kararı verilmiştir.
Şu hâle göre, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni gerekçeye ve yeni delile dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazları ile ilk bozma kararına uyularak verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 29.05.2013 gün ve 2013/5809 E., 2013/8874 K. sayılı ikinci bozma kararı ile yerel mahkemenin bu bozma kararına karşı verdiği 11.12.2013 gün ve 2013/907 E., 2013/1203 K. sayılı direnme kararının kaldırılarak, davalı vekilinin ilk bozma kararı üzerine verilen yeni hükme ve uyulan kısımlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.10.2018 gününde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.