Ceza Genel Kurulu 2013/10-88 E. , 2013/300 K.
Tebliğname: 2012/215263
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ÜSKÜDAR 3. Ağır Ceza
Günü : 03.07.2012
Sayısı : 238-277
Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık B.T.'ın 5237 sayılı TCK'nun 188/3, 52, 53/1, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis ve 2000 lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin, Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.01.2009 gün ve 440-5 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 09.03.2010 gün ve 11353-5347 sayı ile;
“Sanığın temyiz dilekçesi de dikkate alınarak, suçla ilgili ihbarda bulunan H. Di.'in tanık olarak dinlenmesi ve sonucuna göre suçun niteliğinin belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı biçimde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkeme tarafından sanığın ilk hükümdeki gibi cezalandırılmasına ilişkin, 28.09.2010 gün ve 168-285 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 27.03.2012 gün ve 7473-6679 sayı ile;
'Sanığa ait kömürlükte ele geçirilen toplam 373,15 gr esrarı, savunmasının aksine, satacağına veya başkalarına vereceğine ilişkin kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu yerine uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 03.07.2012 gün ve 238-277 sayı ile;
“...Sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği iddiasıyla zabıtaya yapılan bir ihbar vardır. İhbara istinaden evinde yapılan aramada hukuka uygun olarak uyuşturucu maddeler suç delili olarak elde edilmiştir, elde edilen uyuşturucu maddeler sanığın evinin müştemilatında kapısı kilitli olan kömürlükte soba içinde poşetlere saklanmış, 3 parça halinde bulunmuştur. Bir tanesi ise satışa hazır vaziyette jelatine sarılı olarak elde edilmiştir. Şayet sanık satmayacak kullanacaksa evinde bulundurduğu uyuşturucu maddeyi jelatine sarmasına gerek yoktur. Adli tahkikatlarda görüleceği üzere genelde uyuşturucu madde satışlarında fişek tabir edilen jelatine sarılı 5-6 gr. veya daha az ağırlıkta esrar maddeleri piyasaya pazarlanmaktadır. Satış işlemleri de bu şekilde gerçekleşmektedir. Sanık bunu evinde kullanmak amacıyla bulundursaydı, böyle bir zahmete girmesine gerek yoktu. Rastgele bir kağıda sarıp, üzerinde taşıyabilirdi. Bu da gösteriyor ki, ihbarda belirtildiği üzere sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptığı ve uyuşturucu satıcılarının kullandığı yöntemi aynen uyguladığı anlaşılmaktadır. Sanığın ekonomik durumu da göz önünde bulundurulduğunda, 758 gr.esrar maddesini kullanım amacı ile depolayacak ve bu derece bütçesinden para ayıracak ekonomik gücü olmayan kişi olduğundan bu yöndeki savunmasının hayatın olağan akışına uymadığı görülmektedir. Diğer taraftan uyuşturucu ve uyarıcı maddeler insan sağlığı için ve geleceği için zararlı maddelerden olduğu, gelecek nesillerin olumsuz etkileyeceği bir gerçek olup, uluslarda bu insan sağlığı için zararlı uyuşturucu uyarıcı maddelerle müşterek mücadele içerisinde oldukları, bununla ilgili uluslararası mücadele örgütlerinin bulunduğu da bilinmekle, sanık B.T.hakkında uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği hususunda yazılı bir ihbarın bulunduğu ve yasaya uygun evinde yapılan arama sonucunda satışa hazır fişek tabir edilen jelatine sarılı uyuşturucu madde ile birlikte ticari ambalajlaması yapılmayan toplam 758 gr. esrarın sanıkta elde edilmiş olması, daha önce adli sicil kayıtları bulunan sanığın 17 seneden beri uyuşturucu maddeyi kullandığını belirttiğinden, bu uzun süreç içerisinde emniyet birimleri tarafından yakalanmasının da muhtemel olduğu, buna rağmen bu konuda uyuşturucu madde ile ilgili hiçbir suç kaydının da bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda, sanığın uyuşturucu maddeleri kullanmak değil, ticari amaçla bulundurduğu hususunda mahkememize kesin vicdani kanı hasıl olmuştur' gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 14.01.2013 gün ve 215263 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın eyleminin uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti mi, yoksa kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
İstanbul Emniyet Müdürlüğüne 29.09.2008 günü gelen, gönderen kısmında H.D. yazan imzasız ihbar mektubunda sanığın uyuşturucu ticareti yaptığı bilgisinin yer aldığı,
14.10.2008 tarihli arama, yakalama ve el koyma tutanağının; '…bir oda bir salon ve müştemilattan ibaret ikamette aramaya geçilmiş, ikametin müştemilatı olan kömürlük kısmının önüne gelindiğinde kapısının kilitli olduğu görülmüş, B. T. isimli şahıstan anahtarı istenmiş, kapı kilidi şahıs tarafından getirilerek açtırılmış, yapılan aramada kömür sobası içersinde satışa hazır vaziyette 1 adet jelatin içersinde katı halde yeşil renkli daralı ağırlığı 6 gram, beyaz naylon poşet içersinde yeşil renkli toz halde daralı ağırlığı 505 gram ve mavi naylon poşet içersinde yeşil renkli bitki kırıntıları halinde daralı ağırlığı 247 gram olmak üzere toplam daralı ağırlığı 758 gram gelen esrar olduğu sanılan maddeler ele geçirilerek el konulduğu' şeklinde olduğu,
İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarının 14.10.2008 gün ve 10079 sayılı raporunda, ele geçirilen maddelerden, net ağırlığı 5.2 gram gelen yeşil renkli toz ve topaklar halindeki maddeninin uyuşturucu maddelerinden esrar olduğu, yeşil renkli bitki kırıntılarının uyuşturucu maddelerinden THC ihtiva eden ve esrar elde edilmesinde kullanılan hint keneviri bitki kırıntıları oldukları, toplam net ağırlığı 735.9 gram olan hint keneviri bitki kırıntılarından 367.95 gram toz esrar elde edilebileceğinin belirtildiği,
Tanık H. D.'in mahkemede; sanığı yaklaşık bir yıldır Beykoz'da bulunan T. Mahallesinde kiracı olarak oturmaya başladığı için tanıdığını, diyaloğunun olmadığını, uyuşturucu kullanmadığını, sanığı ihbar eden kişinin kendisi olmadığını beyan ettiği,
Sanık B.T.'ın aşamalarda; ele geçen esrarı kullanmak amacıyla saksıda yetiştirdiğini, ticaretini yapmadığını belirttiği,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK'nun “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti” başlıklı 188. maddesinin 3. fıkrası; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” biçiminde olup, madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi üçüncü fıkrada, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve ikinci fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır.
Aynı kanunun “Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak” başlıklı 191.maddesinin 1. fıkrası ise; “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup, gerekçesinde de belirtildiği üzere, madde metninde, izlenen suç politikası gereği olarak, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak değil, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.
Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 gün ve 107-136 ile 06.03.2012 gün ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği gibi, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.
Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.
İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya işyerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlenmesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.
Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları gözönüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrarı ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Suç tarihinde ihbar mektubuna istinaden usulüne uygun olarak gerçekleştirilen aramada sanığın evinin müştemilatı niteliğinde olan kömürlükte uyuşturucu madde ele geçirilmiş ise de, göndereni tespit edilemeyen ihbar mektubu dışında, sanığın uyuşturucu maddeyi sattığına ilişkin başka bir delilin bulunmaması, el konulan uyuşturucu madde miktarının kişisel kullanım sınırları içinde olması, sanığın tüm aşamalarda istikrarlı olarak uyuşturucu maddeyi satmak için değil, kullanmak için bulundurduğunu savunması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği şüphe boyutunda kalmakta ve sübuta ermemektedir.
Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde uygulanacağı gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü bir oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır.
Bu nedenle, sanığın sübuta eren eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, kesin bir kanaat vermekten uzak delillere dayanılarak, uyuşturucu madde ticareti suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi suretiyle, suç niteliğinin hatalı belirlenmesi isabetsiz ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı yerinde olup, yerel mahkeme direnme hükmünün suç niteliğinin hatalı belirlenmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.07.2012 gün ve 238-277 sayılı direnme hükmünün suç vasfının hatalı belirlenmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.06.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.