Hukuk Genel Kurulu 2020/732 E. , 2022/567 K.
MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; Sağlık Bakanlığına bağlı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde başhemşire olarak görev yapmakta iken 31.12.2005 tarihinde görevden alınarak süresiz geçici görevle iki ebe ve bir hemşirenin görev yaptığı Gültepe Sağlık Merkezinde başhemşire olarak görevlendirildiğini, açtığı dava sonucunda işlemin iptali ile 08.02.2007 tarihinde Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki görevine iade edildiğini, kararın idare tarafından şiddetli tepkiyle karşılandığını ve şeklen uygulandığını, görev ve yetkilerinin geçici görev döneminde başhemşire yardımcısına devredildiğini, göreve iade tarihine kadar tek bir ceza almadığı hâlde göreve iade sonrası bir yıl içinde iki uyarma, iki kınama ve bir yazılı ikaz cezası verildiğini, cezalara karşı iptal davası açtığını, bir uyarma ve bir kınama cezasının “uyarma ve kınama cezalarına karşı idari yargıya başvurulamayacağı” gerekçesiyle incelenmeksizin reddedildiğini, diğer cezaların ise iptal edildiğini, görevine iade kararına kadar sicil notlarının 90 üzerinde belirlenmişken 2007 yılında sicil notunun “64” olarak aşırı düşük şekilde belirlendiğini, bu sicil notuna karşı açtığı dava sonucunda Danıştay tarafından notunun iptal edildiğini, şahsına yönelik psikolojik taciz ve şiddet (mobbing) uygulandığını, bu eylemler nedeniyle açtığı manevi tazminat davası sonucunda lehine manevi tazminata hükmedildiğini, idarenin tüm baskısına rağmen görevden ayrılmaması üzerine yeniden görevden uzaklaştırılması kastıyla hakkında inceleme başlatıldığını, kendisine hakkındaki suçlamalar bildirilmeksizin ve savunması alınmaksızın mevzuata aykırı şekilde düzenlenen inceleme raporu sonrasında hakkında disiplin işlemi başlatıldığını ve kınama cezası verildiğini, rapor üzerine görevinden yeniden alınarak Şişli Devlet Hastanesine hemşire olarak tayin edildiğini, İstanbul 7. İdare Mahkemesi ve Danıştay 5. Dairesinin bir kısım üyeleri tarafından kayırma ve taraf tutularak, farklı bir anlam yükleyemeyecek kadar açık ve kesin kanun hükmüne aykırı şekilde davanın reddine karar verildiğini, kararların gerekçesinde görevden alınmasının dayanağı olarak belirtilen suçlamaların kanuna, yönetmeliğe, hakkaniyete ve hukuka aykırı açıkça aykırı olduğunu, “yetki aşımında bulunarak iki başhemşire yardımcısına disiplin cezası verdiği” yönündeki tespitin kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı olduğunu, iki başhemşire yardımcısının bir hemşire hakkında düzenledikleri şikâyet dilekçesini imzalayarak 1. sicil amirleri olduğu hâlde tarafına hiçbir bilgi vermeden makam atlayarak doğrudan başhekime verdiklerini, bu durumun Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları Hakkındaki Yönetmeliğin 4. ve 5. maddelerine aykırı olduğunu, buna rağmen yetki aşımında bulunduğuna dair suçlamanın farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun (veya yönetmelik) hükmüne, hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, “başhemşire yardımcısının görevine yetkisi dışında son verdiği” isnadının gerçeğe aykırı, haksız ve kasıtlı olduğunu, tarafınca hiçbir başhemşire yardımcısının görevine son verilmediğini, buna dair hiçbir belge veya bilginin de ibraz edilmediğini, “başhekimin imzalamadığı yazıyı ilgiliye tebliğ ettiği” suçlamasına ilişkin yazının başhekimin yazılı talimatı gereği başhemşire yardımcısına verdiği yazılı talimat olduğunu, başhekimin başhemşire yardımcısını hastaneye bağlı A, B ve Kağıthane Semt Polikliniğinden sorumlu olarak görevlendirdiğini ve gereği için kendisine yazılı talimat vermesi üzerine kendisinin de bu kişiye başhekim tarafından belirlenen doğrultuda görev yapması için talimat verdiğini, başhemşire olarak başhemşire yardımcılarının 1. sicil amiri olarak ilgili Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin 130. maddesi gereği verdiği görevleri yerine getirmekle yükümlü olduklarını, yazılı veya sözlü talimat vermesinde mevzuata aykırı bir yön bulunmadığını, “başhemşire odası yetersiz olduğunu ileri sürerek idarenin bilgisi dışında bilirkişi tespiti yaptırdığı” suçlamasının ise hak arama hürriyetine aykırı olduğunu, yargı kararı sonrası görevine iade edildikten sonra İdarenin psikolojik taciz ve şiddet içeren eylemlerine karşı yapmayı düşündüğü suç duyurusunda delil olarak ibraz edilmek üzere avukatı tarafından Şişli Sulh Hukuk Mahkemesine başvurulduğunu, talebinin kabul edilerek tespit yapıldığını, açtığı manevi tazminat davasında idarenin bu eyleminin mobbing olarak değerlendirildiğini, idari yargı kararının gerekçesinde yer alan “davacının şikayet dilekçesinde EEG teknisyeni olarak görev yapan bir ebenin nöbetten muaf tutulmasının Yasa ve Yönetmelik hükümlerine aykırı olduğu yolundaki iddiasının ise sübut bulmadığı” hususunun görevden alınma gerekçesi olarak belirtilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, başhekimin EEG teknisyeni olarak görev yapan bir ebenin nöbetten muaf tutulması talimatı verdiğini, başhemşire olarak resmî kayıtlarda yaptığı incelemede bu kişinin 01.08.2007-11.09.2007 tarihleri arasında fiilen çalıştığı 20 gün içinde 7 EEG çekimi yaptığını tespit ettiğini, hastane ebe ve hemşireleri ayda 8-10 gece nöbeti tutarken bu kişinin ayrıcalıklı ve Yönetmeliğe aykırı olarak nöbetten muaf tutulmasını amirlerine arz ettiğini, görevinin gereği olarak bunu yaptığını, hastane resmî kayıtları incelenmeden başhekimin Yönetmeliğe ve görevin gereğine aykırı işleminin örtbas edildiğini, idarece görevden alınma gerekçesi yapılmayan bir konunun yargı kararında görevden alınma gerekçesi olarak belirtilmesinin usule ve hukuka açıkça aykırı olduğunu, yine idari yargı kararında “davacının kınama cezası ile cezalandırılması ve il içinde görev değişikliği yapılarak idari görev verilmemesi önerilerinin getirildiği anlaşılmaktadır” ifadesine yer verilmiş ise de savunma hakkının ihlâl edildiğini, kınama cezası ile cezalandırılmasını gerektirecek tek bir kusurunun bulunmadığını, idari yargı kararının gerekçesinde belirtilen yönetmelik hükümlerine aykırı olarak, yetki sınırlarının dışına çıktığı ve idareci olarak görevini işbirliği içinde yürütme ilkesine aykırı davrandığı tek bir eylem veya işleminin bulunmadığını, görevine iade edildikten sonra yeniden görevden uzaklaştırılmak amacıyla usule ve hukuka açıkça aykırı olarak düzenlenen raporun yok hükmünde olduğunu, defalarca 2/3 oy çokluğu ile karar verilip tam bir mutabakat sağlanamadığı hâlde duruşma yapılması isteminin dikkate alınmadığını, talep ettiği belgelerin idareden istenmediğini, kararlara katılan bir kısım hâkim ve Danıştay üyesinin görevinden ihraç edildiğini, dilekçesinde belirttiği hâkimlerin kanunun açık hükmüne aykırı olarak kayırma ve taraf tutma, düşmanca ve hukuka açıkça aykırı olarak hakkın yerine getirilmesinden kaçınarak kararlar verdiklerini ileri sürerek, 100.000TL maddi ve manevi zararının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı süresinin dolduğunu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesindeki sorumluluk koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarihli ve 2019/26 E., 2020/15 K. sayılı kararı ile; “…DAVA : Davacı dava dilekçesinde özetle; hakkında görevin işbirliği çerçevesinde yürütülmesi ilkesine aykırı davrandığı, bu durumun iş akışını zorlaştırdığı, personelin motivasyonunu bozduğu, idareyi zaafiyet içerisinde göstermeye çalıştığı, sürekli gereksiz yazışmalarla meşgul ettiği, yanıltıcı bilgiler verdiği, usulsüz cezalandırmalarla personelin motivasyonunu bozduğu iddialarıyla açılan soruşturma sonucu 15/12/2007 tarihli inceleme raporunun düzenlendiğini, bu rapora dayanılarak iddiaların sübut bulduğu gerekçesiyle 657 sayılı yasanın 125/B-1 maddesi uyarınca kınama cezası ile cezalandırılarak Şişli Devlet Hastanesine hemşire olarak atandığını, bu işlemin iptali için açtığı davada İstanbul 7. İdare Mahkemesi'nin 20/05/2009 gün ve 2008/1626 esas - 2009/854 karar sayılı ilamı ile eylemlerinin sübuta erdiği, ancak disiplin cezasını gerektirecek bir mahiyet taşımadığı şeklindeki gerekçeyle işlemin iptaline karar verildiğini, temyizi üzerine Danıştay 5. Dairesi'nin 14/05/2010 tarihli kararıyla işlemin iptali yönündeki kararı bozduğunu, karar düzeltme isteminin reddedildiğini, bozmaya uyan mahkemenin 31/10/2011 tarihinde davanın reddine karar verdiğini, 25/06/2013 tarihinde bu kararın onandığını, karar düzeltme isteğinin 21/02/2014 tarihinde reddedildiğini, ihbar olunanların dosyaya ibraz edilen belge ve somut bilgileri görmezden gelerek, usule ve hukuka açıkça aykırı inceleme raporunda öne sürülen haksız, kasıtlı ve gerçeğe aykırı suçlamaları tek taraflı esas alarak tarafsızlık ve objektiflik ilkesini ihlal ettiklerini, duruşma yapılması isteminin dikkate alınmadığını, talep ettiği belgelerin idareden istenmediğini, kanunun açık hükmüne aykırı olarak kayırma ve taraf tutma, düşmanca ve hukuka açıkça aykırı olarak hakkın yerine getirilmesinden kaçınılarak kararlar verdiklerini beyan ederek maddi ve manevi zararının tahsilini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı süresinin dolduğunu ve HMK’nun 46. maddesindeki sorumluluk koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İstanbul 7. İdare Mahkemesinin dosya örnekleri getirtilerek incelenmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK'nun 46. maddesine göre Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a)Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b)Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c)Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç)Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d)Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgular ihbar olunanlarca gerçeğe ve hukuka aykırı inceleme raporunun esas alınması disiplin cezasının iptali için açtığı davada taleplerinin dikkate alınmaması, taraf tutularak açıkça hukuka aykırı karar verilmesi hakkın yerine getirilmesinden kaçınılması, kin ve düşmanlıkla hareket edilmesi iddialarıdır.
Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Davacının iddiası ve gelişim biçimi itibariyle, hukuki süreç işlemiş, yasa yolları da tüketilmiştir. Davacı, HMK 46.maddede sayılan sınırlı hukuki sorumluluk nedenlerinin eldeki davada gerçekleştiğini kanıtlayamamıştır. Hal böyle olunca davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan HMK’nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasına hükmedilmesi gerektiğinden, bu konuda dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde bulundurulmuş, 1.000,00-TL disiplin para cezası verilmesinin uygun olacağı değerlendirilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda gösterilen nedenlerle;
1-HMK'nun 46. maddesindeki şartlar oluşmadığından davanın esastan reddine,
2-HMK'nun 49. maddesine göre takdiren 1.000,00-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline ve hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 427,00-TL'den mahsubuna, kalan 372,60-TL'nin davacıdan tahsiline ve hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 4.950,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
II. ÖN SORUN
8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, davacının temyiz isteminin miktardan reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
III. GEREKÇE
Ön sorun yönünden:
9. Davacı dava dilekçesinde 499,40TL maddi, 99.500TL manevi olmak üzere toplam 100.000TL tazminat talep etmiş olup, 11.07.2019 ve 12.07.2019 tarihli dilekçelerinde maddi tazminat talebinden vazgeçtiğini belirtmiş, manevi tazminat talebinin ise 21.000TL olarak değiştirilmesini talep etmiştir. Hukuk Genel Kurulunca davacının “vazgeçme” talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307. maddesi uyarınca davadan feragat olarak değerlendirilemeyeceği gibi 128. maddede düzenlenen ve davalının açık rızasına bağlı olan ancak somut olayda koşullarının gerçekleşmediği anlaşılan davanın geri alınması olarak da kabul edilemeyeceği gerekçesiyle oy birliğiyle ön sorunun bulunmadığı sonucuna varılarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Esas yönünden:
10. Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
11. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
12. Somut olayda HMK'nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
13. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacının temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 14.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.