4. Hukuk Dairesi 2021/17896 E. , 2021/4942 K.
BAŞVURUSU : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
BAŞKANLAR KURULU
Konya Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulunun, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi'nin kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi istemine ilişkin talebi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
5235 sayılı “Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun”un 35'inci maddesinde; Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulunun görevleri düzenlenmiş olup anılan maddenin 3. bendinde de, “Re'sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet başsavcısının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtay’dan bu konuda bir karar verilmesini istemek,” hükmüne yer verilmiştir.
Belirtilen hüküm ile, ilgili bölge adliye mahkemesi başkanlar kurulunca; benzer olaylarda verilen kesin nitelikteki kararlar arasındaki uyuşmazlık ile ilgili Yargıtay’dan karar verilmesini istemeleri halinde izleyecekleri usul detaylı olarak düzenlenmiş olup, burada başvurunun gerekçeli olarak, başkanlar kurulunun kendi görüşlerinin de eklenmesi suretiyle yapılacağı açıkça kural altına alınmıştır.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulunun 12.04.2021 tarihli ve 2021/1 esas sayılı başvurusunda; Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nin 2019/1133-1223 E-K ve 2021/263-290 E-K ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'nin 2019/426-566 E-K, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nin 2021/91-109 E-K, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi'nin 2020/1315-2021/337 E-K ve 2020/1277-2021/20 E-K, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nin 2019/1943-1964 E-K, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi'nin 2019/187-226 E-K sayılı kesin kararları arasında, Güvence Hesabı tarafından zarar görene ödenen tazminatın zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmayan araç malikinden ve sürücüsünden rücuen tahsili istemine ilişkin davalarda görevli mahkemenin Asliye Hukuk mu, Asliye Ticaret Mahkemesi mi olduğu ve bu kapsamda ticari dava ise zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı hakkında görüş farklılıkları nedeniyle uyuşmazlık bulunduğu bildirilip, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 'Başkanlar Kurulunun Görevleri' başlıklı 35/1-3 maddesi kapsamında uyuşmazlıkların giderilmesi talep edilmiştir.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesi'nin 2019/1133-1223 E-K sayılı dosyasında; Somut olayda davanın, trafik kazası nedeniyle güvence hesabı tarafından zarar görene ödenen tazminatın zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmayan araç malikinden rücuen tahsili istemine ilişkin olduğu, davanın Türk Ticaret Kanunun 1483 vd. maddelerinde sayılan hususlardan olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar dava, haksız fiilden kaynaklanıyor ise de zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmayan davalının sorumluluğuna ilişkin olup, zorunlu mali mesuliyet sigortasının 6102 Sayılı TTK.nda düzenlenmesine göre, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektirmektedir. TTK'nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusu, dava dilekçesindeki talep sonucu, yani neticei talep esas alınarak belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminata ilişkin olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartıdır. İtirazın iptali davalarında da davacı, bir para alacağının tahsilini amaçladığından, itirazın iptali davası açılmadan önce, yukarıdaki yasal düzenlemeye göre arabulucuya başvurulmuş ve arabulucu tarafından onaylanmış anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın dava dilekçesine eklenmiş olması dava şartı olarak zorunludur. Bu durumda davanın temelinin TTK 1483 vd maddelerinden kaynaklı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı yerine geçen Güvence Hesabının açtığı davadaki ihtilaftan kaynaklanmakta olup, 7155 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle TTK'ya eklenen 5/A maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A maddeleri uyarınca, dava açılmadan evvel arabulucuya başvurulması veya zorunlu arabuluculuk dava şartı Güvence Hesabı açısından da geçerlidir. Bu halde ilk derece mahkemesince dava şartı yerine getirilmediğinden usulden ret kararı doğru olduğundan bahisle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nin 2021/263-290 E-K sayılı dosyasında; somut olayda davanın, trafik kazası nedeniyle Güvence Hesabı tarafından zarar görene ödenen tazminatın zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmayan araç malikinden rücuen tahsili istemine ilişkin olduğu, davanın Türk Ticaret Kanunun 1483 vd. maddelerinde sayılan hususlardan olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar dava, haksız fiilden kaynaklanıyor ise de zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmayan davalının sorumluluğuna ilişkin olup, zorunlu mali mesuliyet sigortasının 6102 Sayılı TTK.nda düzenlenmesine göre, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Somut olayda, davanın yukarıda açıklanan nedenlerle ticari dava niteliğinde olması ve dava şartı olan zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığı sabit olduğundan; İDM ce zorunlu arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediğinden davanın usulden reddine karar verilmesi kanuna uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf istemi yerinde bulunmadığından bahisle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'nin 2019/426 -566 E-K sayılı ilamında özet olarak; somut olayda davacı Güvence Hesabı, yönetmeliğin 16. Maddesinde sayılan hallerde ödediği tazminatı sorumlu davalılara rücu etmektedir. Davalı gerçek kişi olup uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Bu tür davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan mahkemece davacının talebi konusunda olumlu ya da olumsuz karar verilmesi gerektiği halde görevsizlik kararı verilmiş olması hatalı olmuştur. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerektiği kanaatine varılmıştır denilerek HMK 353/1-a-3 hükmü uyarınca yerel mahkeme kararının kesin olarak kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi'nin 2021/91-109 E-K sayılı ilamında özet olarak; Güvence Hesabının hak sahibine ödeme yapması nedeniyle güvence hesabı yönetmeliğinin 16. Maddesine dayanarak zarara neden olan davalılara karşı yönelttiği rücu davasının mutlak ticari dava olmadığı, uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklanması nedeniyle, genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmektedir. Somut olayda, Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 16. maddesine dayanarak davacı Güvence Hesabı hak sahibine ödediği paranın, haksız fiili nedeniyle zarar neden olan davalılardan tahsiline yönelik başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptalini ileri sürmektedir, davanın TTK da düzenlenen Sigorta hukukundan kaynaklanan dava olmaması nedeniyle davanın mutlak ticari dava olmaması, uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklanması ve tarafların tacir olmaması nedeniyle eldeki davanın konusunun ticari iş olmaması karşısında davaya asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken yanılgıya düşülerek davanın başından itibaren asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Dava konusu somut olay ve yukarıdaki gerekçelere binaen mutlak ve nispi ticari dava bulunmayıp haksız fiil hükümleri uyarınca davacı tarafça dava açılmış olup, davaya bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği anlaşıldığından davalıların esasa ilişkin istinaf istemleri incelenmeksizin istinaf istemlerinin 6100 sayılı HMK nun 353/1-a-3 maddeleri gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kesin olarak kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 2020/1315 Esas 2021/337 Karar sayılı dosyasında; 6102 sayılı TTK nun 5/2 maddesinde de ticari davalara asliye ticaret mahkemelerince bakılacağı, asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta davacı Güvence Hesabı zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın neden olduğu kazada yaralanan dava dışı kişiye ödediği tazminatı, haksız fiilden sorumlu olan davalılardan rücuan talep etmektedir, her ne kadar davacı güvence hesabı ise de davalılar tacir olmayıp uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklandığından, davanın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun 21 ve 22.maddeleri gereğince Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 2020/1277 Esas 2021/20 Karar sayılı dosyasında; somut uyuşmazlıkta davacı Güvence Hesabı zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın neden olduğu kazada yaralanan dava dışı kişiye ödediği tazminatı, haksız fiilden sorumlu olan davalılardan rücuan talep etmektedir, her ne kadar davacı Güvence Hesabı ise de davalılar tacir olmayıp, uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklandığından, davanın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK 'nun 21 ve 22. maddeleri gereğince Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2019/1943 Esas 2019/1964 Karar sayılı dosyasında; somut uyuşmazlıkta: davacı Güvence Hesabı, davalıların murisinin zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmaması nedeniyle dava dışı malule ödenen tazminatı ve bakiye ilam harcını haksız fiilden sorumlu olan muris mirasçıları davalılardan TTK da düzenlenen Sigorta hükümleri çerçevesinde rücuen talep etmektedir. Yani davacı güvence hesabı zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın neden olduğu kazada yaralanan şahsa ödediği tazminatı, haksız fiilden sorumlu olan araç sahibi ve araç sürücüsü davalılardan rücuen talep etmektedir. Yargıtay 20. HD'nin 23/01/2017 tarih 2016/11796-2017/353 sayıl; 23/01/2017 tarih ve 2016/13991-2017/368 sayılı; Yargıtay 17. HD'nin 29/12/2016 tarih ve 2016/170-2016/12160 sayılı; 20/05/2019 tarih ve 2016/14913-2019/6350 sayılı; 16/10/2019 tarih ve 2017/1132-2019/9502 sayılı ve Ankara BAM 26. HD'nin 04/04/2019 tarih ve 2019/934-2019/648 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi dava niteliği itibarı ile haksız fiilden kaynaklanmış olup, davalıların gerçek kişi olması ve TTK nun 4/1 maddesinde belirtilen her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi dava kapsamında bulunmayan davanın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinin kabulü ile Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesinin 2019/187 Esas 2019/226 Karar sayılı dosyasında; Davacı Güvence Hesabının davalının işleteni olduğu Zorunlu Mali Sorumluluk sigortası olmayan araç sürücüsünün kusurlu davranışı neticesi meydana gelen trafik kazasında zarar gören üçüncü kişinin zararını karşılamış olduğu iddiası ile açtığı rücuen tazminat davasıdır. Dava niteliği itibarı ile haksız fiilden kaynaklanmış olup davalının gerçek kişi olması ve TTK 4/1 maddesinde belirtilen her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi dava kapsamında bulunmayan davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli bulunması nedeniyle dosya kapsamı, kararın dayandığı deliller, gerektirici sebepler ile mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi'nin benzer olayda verdikleri kesin nitelikteki kararları arasında uyuşmazlık bulunduğundan, bu uyuşmazlıkların 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 35/1-3 maddesine göre giderilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1 maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3 maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Uyuşmazlığın giderilmesine konu somut olaylarda, davacı Güvence Hesabı zorunlu trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu trafik kazalarında zarar gören üçüncü kişilere ödediği tazminatı Yönetmeliğin 16. maddesinde sayılan hallerde zarardan sorumlu olan gerçek kişi sürücü ya da işleten davalıya rücu etmektedir. TTK nun 4/1 maddesinde belirtilen her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi dava söz konusu değildir. Davalılar gerçek kişi olup uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmaktadır.
Bu durumda uyuşmazlığın genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesi’nin 21.12.2020 tarih, 2020/466-2020/8778 sayılı kararı ile 16.10.2019 tarih, 2017/1132-2019/9502 sayılı kararları da aynı yöndedir.) Dolayısıyla Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi'nin kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın bu çerçevede giderilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Güvence Hesabı tarafından ödediğinin rücuen tahsili için zarar sorumluları olan gerçek kişi malik ve sürücüye karşı açılan davalarda GÖREVLİ MAHKEMENİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNA, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi'nin kesin kararları arasındaki görüş ve uygulama UYUŞMAZLIKLARININ BU ŞEKİLDE GİDERİLMESİNE, karardan bir suretin tüm Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlıklarına iletilmek üzere HSK Genel Sekreterliği’ne gönderilmesine, 5235 sayılı Kanun m.35/1-(3) bendi uyarınca kesin olarak 16/09/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.