Ceza Genel Kurulu 2018/499 E. , 2021/403 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 89-51
Katılanlar : 1- ..., 2- ...
Nitelikli dolandırıcılık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık ...'nın, TCK'nın 158/1-f, 62/1, 52/2-4 ve 53/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 8.320 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna ilişkin Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.04.2010 tarihli ve 89-51 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 03.11.2014 tarih ve 2385-17835 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.07.2018 tarih ve 29187 sayı ile;
'Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığının 12.05.2009 tarih ve 2009/256 esas sayılı iddianamesi incelendiğinde,
'... Altunizade Şubesi'ne ait ... numaralı 3.750,00 TL bedelli çekin 21.11.2005 tarihinde ... tarafından Şekerbank Sultandağı Şubesi'ne ibraz edildiği, Şekerbank takas merkezinin çeki Denizbank'a bildirmesi üzerine yapılan araştırmada çekteki hesap ve çek numaralarının ve hesap sahibi bilgilerinin gerçeği yansıtmadığının ve çekin sahte olduğunun anlaşılması üzerine ... vekili tarafından ... C. Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu ve dosyanın yetkisizlik kararıyla Sultandağı C. Başsavcılığına gönderildiği,
Suça konu çeki Sultandağı Şekerbank Şubesi'ne ibraz eden ...'in söz konusu çeki önceye dayalı alacağına karşılık olarak ... isimli şahıstan ciro yapılmaksızın aldığını ve bankaya ödeme için ibraz ettiğini beyan ettiği, ...'ın ise suça konu çeki ...'e borcuna karşılık ciro etmeden kendisinin verdiğini, kendisinin ise çeki alacağına karşılık şüpheli ...'tan aldığını beyan ettiği,
Şüpheli ...'ın alınan ifadesinde; suça konu çeki ...'a ciro etmeksizin verdiğini, kendisinin de çeki ismini ... olarak söyleyen ve asıl adının ... olduğunu öğrendiği diğer şüpheliden alacağına karşılık ciro yapılmaksızın aldığını ayrıca ...'nın suça konu çekle birlikte 3 adet çek daha verdiğini, kendisinin çekin sahte olduğunu bilmediğini beyan ettiği,
Şüpheli ...'nın alınan ifadesinde; diğer şüpheli ...'ı tanıdığını, şahsı tanıması nedeniyle ismini ... olarak söylemesinin mümkün olmadığını, zira bu şahsın da kendisini tanıdığını, ancak ... ile alışverişinin olmadığını, bu nedenle kendisine çek vermediğini belirterek atılı suçlamayı kabul etmediği,
Suça konu çek üzerinde yaptırılan ekspertiz incelemesi sonucunda çekin renkli fotokopi veya bilgisayar ortamında renkli yazıcı yardımıyla tamamen sahte olarak hazırlanmış olduğunun ve bu hâliyle aldatma kabiliyetine sahip olduğunun, ayrıca çek üzerindeki yazı ve imzaların şüphelilere ait olmadığının tespit edildiği,
... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/216 esas sayılı dava dosyası fotokopisinin incelenmesinde; dosyamız şüphelileri ... ve ... ile ... isimli şahıslar hakkında aynı şekilde sahte olarak oluşturulmuş çeki ... ve ... isimli şahıslara vererek sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri iddiası ile kamu davası açıldığı ve yargılamanın devam ettiğinin tespit edildiği,
Her ne kadar şüpheli ... suça konu çek ile ilgisinin olmadığını, çeki diğer şüpheli ...'e kendisinin vermediğini beyan etmiş ise de; her iki şüpheli hakkında ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinde de aynı yöntemle aynı suçları işledikleri iddiası ile kamu davası açıldığı, bu nedenle her iki şüphelinin birlikte hareket ettiği değerlendirilmiş aynı gerekçelerle şüpheli ...'ın çekin sahte olduğunu bilmediğine ilişkin savunmasına itibar edilmemiş ve her iki şüphelinin savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu kanaatine varılarak her iki şüphelinin birlikte hareket ederek suça konu resmî belge olarak kabul edilen çeki tamamen sahte olarak tanzim edip kullanarak üzerlerine atılı resmî belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri' hususlarından bahsedildiği, ancak sanıkların kimi, ne şekilde dolandırdıklarının açık bir şekilde belirtilmediği, ancak iddianame anlatım tarzından ve karar başlığında ...'ın müşteki olarak yer almış olmasından dolayı sanıklar tarafından dolandırılan kişinin ... olduğunun iddia ve dava konusu yapıldığının kabul edilebileceği anlaşılmıştır.
Dosya içeriğine göre, suça konu çekin sanık ... tarafından sanık ...'a verildiğinin, sanık ... tarafından da önceden doğan borç ilişkisine istinaden katılan ...'a verildiğinin anlaşıldığı, çekin katılan ...'a önceden doğan borca ilişkin olarak verildiğinin, ...'ın Sultandağı Cumhuriyet Başsavcılığındaki 17.12.2007 tarihli beyanıyla sabit olduğu, önceden doğan borca ilişkin olarak suça konu çekin katılan ...'a verilmiş olması sebebiyle katılan ...'a karşı dolandırıcılık suçunun yasal unsurları oluşmadığı gibi, sanık ...'nın çeki katılan ...'a vermesi ve ...'la muhatap olması söz konusu olmadığından, sanık ...'a karşı sanık ...'nın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlemesinden de bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır.
Yerel Mahkeme kararının gerekçesinde, suça konu çekin sanık ... tarafından meyve alımı karşılığında sanık ...'a verilmiş olduğu, sanık ...'ın da suça konu çeki katılan ...'tan aldığı mala karşılık katılana verdiği, akabinde de katılan ... tarafından suça konu çekin ...'e verildiği hususlarından bahsedilerek, bu şekilde sanık ...'nın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği yönünde kabule varıldığı, oysa iddianame içeriğinde sanığın ...'a meyve alımı sebebiyle çeki vermek suretiyle ...'a karşı dolandırıcılık suçunu işlediğine ilişkin bir anlatım ve dava bulunmadığı, iddianamede sanıklar ... ve ...'nın birlikte suçu işlediğinden bahsedildiği, dava konusu yapılmayan sanık ...'e yönelik eylemden dolayı nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkûmiyet kararı verilmesinin mümkün olmadığı, yine yukarıdaki paragrafta da açıklandığı üzere sanık ... tarafından suça konu çekin önceden doğan borca ilişkin olarak katılan ...'a verilmesi sebebiyle katılan ...'a yönelik olarak dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının gerçekleşmediği, ayrıca sanık ...'nın çeki katılan ...'a vermesinin ve ...'la muhatap olmasının söz konusu olmadığı, bu nedenle sanık ...'nın katılan ...'a yönelik bir eyleminin bulunmadığı, açıklanan tüm bu nedenlerle, sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat kararı verilmesi gerektiği,' görüşüyle, itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 16.10.2018 tarih ve 5215-6746 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından verilen beraat hükümleri temyiz edilmeksizin, sanık ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- İddianamedeki anlatıma göre sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının,
2- İddianamedeki anlatıma göre sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan açılmış bir kamu davasının bulunduğu sonucuna ulaşılması hâlinde, sanığa atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- İddianamedeki anlatıma göre sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığı;
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan ... vekili Av. ...'ın 10.02.2006 havale tarihli dilekçesi ile; Denizbank Altunizade Şubesi'ne ait ... numaralı ve 3.750 TL tutarındaki çekin 21.11.2005 tarihinde banka müşterisi ... tarafından ibraz edildiğini, ancak banka görevlilerince çekin sahte olduğunun anlaşıldığını belirterek şikâyette bulunması üzerine soruşturmanın başladığı,
Yapılan soruşturma sonucunda; ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 12.04.2006 tarihli ve 2920-752 sayılı yetkisizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Sultandağı Cumhuriyet Başsavcılığınca ... hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilip ... ve ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan 30.05.2007 tarihli ve 146-57 sayılı iddianame ile kamu davası açıldığı, söz konusu iddianamenin Sultandağı Asliye Ceza Mahkemesince 05.06.2007 tarihli ve 2007/57 sayılı iddianamenin değerlendirilmesi kararı ile iade edildiği, Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince 15.06.2007 tarih ve 221 değişik iş sayı ile iade kararına itirazın reddine karar verilmesi üzerine devam edilen soruşturmada Sultandağı Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.10.2007 tarih ve 334-13 sayı ile ... ve ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından kamu davası açılması istemiyle düzenlenen fezlekenin Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığının 19.10.2007 tarihli ve 1548-105 sayılı yetkisizlik kararı ile dosyada eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle Sultandağı Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, Sultandağı Cumhuriyet Başsavcılığınca ... ve ... hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilip ... ve ... hakkında 11.03.2009 tarih ve 635-2 sayı ile nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından kamu davası açılması istemiyle fezleke düzenlenmesi üzerine Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığınca 12.05.2009 tarih ve 256-30 sayı ile;
'...Suça konu çeki Sultandağı Şekerbank Şubesi'ne ibraz eden ...'in söz konusu çeki önceye dayalı alacağına karşılık olarak ... isimli şahıstan ciro yapılmaksızın aldığını ve bankaya ödeme için ibraz ettiğini beyan ettiği, ...'ın ise suça konu çeki ...'e borcuna karşılık ciro etmeden kendisinin verdiğini, kendisinin ise çeki alacağına karşılık şüpheli ...'tan aldığını beyan ettiği,
Şüpheli ...'ın alınan ifadesinde; suça konu çeki ...'a ciro etmeksizin verdiğini kendisinin de çeki ismini ... olarak söyleyen ve asıl adının ... olduğunu öğrendiği diğer şüpheliden alacağına karşılık ciro yapılmaksızın aldığını, ayrıca ...'nın suça konu çekle birlikte 3 adet çek daha verdiğini, kendisinin çekin sahte olduğunu bilmediğini beyan ettiği,
Şüpheli ...'nın alınan ifadesinde; diğer şüpheli ...'ı tanıdığını, şahsı tanıması nedeniyle ismini ... olarak söylemesinin mümkün olmadığını, zira bu şahsın da kendisini tanıdığını, ancak ... ile alışverişinin olmadığını, bu nedenle kendisine çek vermediğini belirterek atılı suçlamayı kabul etmediği,
Suça konu çek üzerinde yaptırılan ekspertiz incelemesi sonucunda çekin renkli fotokopi veya bilgisayar ortamında renkli yazıcı yardımıyla tamamen sahte olarak hazırlanmış olduğunun ve bu hâliyle aldatma kabiliyetine sahip olduğunun, ayrıca çek üzerindeki yazı ve imzaların şüphelilere ait olmadığının tespit edildiği,
... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/216 esas sayılı dava dosyası fotokopisinin incelenmesinde; dosyamız şüphelileri ... ve ... ile ... isimli şahıslar hakkında aynı şekilde sahte olarak oluşturulmuş çeki ... ve ... isimli şahıslara vererek sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarına işledikleri iddiası ile kamu davası açıldığı ve yargılamanın devam ettiğinin tespit edildiği,
Her ne kadar şüpheli ... suça konu çek ile ilgisinin olmadığını, çeki diğer şüpheli ...'e kendisinin vermediğini beyan etmiş ise de; her iki şüpheli hakkında ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinde de aynı yöntemle aynı suçları işledikleri iddiası ile kamu davası açıldığı, bu nedenle her iki şüphelinin birlikte hareket ettiği değerlendirilmiş aynı gerekçelerle şüpheli ...'ı çekin sahte olduğunu bilmediğine ilişkin savunmasına itibar edilmemiş ve her iki şüphelinin savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu kanaatine varılarak her iki şüphelinin birlikte hareket ederek suça konu resmî belge olarak kabul edilen çeki tamamen sahte olarak tanzim edip kullanarak üzerlerine atılı resmî belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri anlaşılmakla;
Şüphelilerin yargılamalarının yapılarak; eylemlerine uyan TCK'nın 37/1. maddesi delaletiyle 204/1, 158/1-f-son, 53/1. maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarına,...
Karar verilmesi,' talep ve iddiası ile kamu davası açıldığı,
Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda da inceleme dışı sanık ... hakkında atılı suçlardan beraat kararı verilip sanık ...'nın meyve alım satımı yapan inceleme dışı sanık ...'tan almış olduğu meyve karşılığında tamamen sahte olarak hazırladığı veya hazırlattığı suça konu çeki verdiği, somut olayda inceleme dışı sanık ...'ın gerçekte mağdur konumunda bulunduğu, bu şekilde sanık ...'nın üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarını işlediği kabul edilerek sanık ...'nın TCK'nın 158/1-f, 62/1, 52/2-4 ve 53/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 8.320 TL adli para cezası; TCK'nın 204/1, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği ve hükümlerin sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince onandığı,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca;
'1- İddianame içeriğinde sanık ...'nın, (inceleme dışı sanık) ...'a meyve alımı sebebiyle çeki vermek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğine ilişkin bir anlatım ve dava bulunmadığı, iddianamede (inceleme dışı sanık) ... ve sanık ...'nın birlikte suçu işlediğinden bahsedildiği, dava konusu yapılmayan (inceleme dışı sanık) ...'a yönelik eylemden dolayı nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkûmiyet kararı verilmesinin mümkün olmadığı,
2- (İnceleme dışı sanık) ... tarafından suça konu çekin önceden doğan borca ilişkin olarak katılan ...'a verilmesi sebebiyle katılan ...'a yönelik olarak dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının gerçekleşmediği, ayrıca sanık ...'nın çeki katılan ...'a vermesinin ve katılan ... ile muhatap olmasının söz konusu olmadığı, bu nedenle sanık ...'nın katılan ...'a yönelik bir eyleminin bulunmadığı,
Açıklanan tüm bu nedenlerle, sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat kararı verilmesi gerektiği,' görüşüyle, itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK'nın 170. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır.
Anılan maddenin 4. fıkrası;
'İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.' şeklinde düzenlenmiştir.
CMK'nın 225. maddesinin 1. fıkrasında ise;
'Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.' hükmüne yer verilmiştir.
Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK'nın 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır.
İddianamede dava konusu yapılan fiilin anlaşılır şekilde açıklanması gerekir. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. Öğretide 'davasız yargılama olmaz' ve 'yargılamanın sınırlılığı' olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12.05.2009 tarihli ve 256-50 sayılı iddianamenin başlığında, suç kısmına 'Bilişim sistemleri, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık' yazılarak sanığın işlediği iddia edilen suçlardan birisinin de nitelikli dolandırıcılık suçu olduğunun açıkça belirtildiği, sevk maddeleri arasında 'TCK'nın 158/1-f-son' ibaresine yer verilmek suretiyle sanığın cezalandırılması istenilen Kanun maddesinin gösterildiği, olayın anlatıldığı bölümde ise inceleme dışı sanık ...'ın çeki sanık ...'dan alacağına karşılık ciro yapılmaksızın aldığı şeklindeki beyanına yer verildikten sonra iddianamenin sonuç bölümünde '…Her ne kadar şüpheli ... suça konu çek ile ilgisinin olmadığını çeki diğer şüpheli ...'e kendisinin vermediğini beyan etmiş ise de; her iki şüpheli hakkında ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinde de aynı yöntemle aynı suçları işledikleri iddiası ile kamu davası açıldığı, bu nedenle her iki şüphelinin birlikte hareket ettiği değerlendirilmiş … ve her iki şüphelinin savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu kanaatine varılarak her iki şüphelinin birlikte hareket ederek suça konu resmî belge olarak kabul edilen çeki tamamen sahte olarak tanzim edip kullanarak üzerlerine atılı resmî belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri,' şeklindeki anlatım ile yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiilin nelerden ibaret olduğunun açıklandığı, nitelikli dolandırıcılık suçuna ilişkin fiil ve failin iddianame ile belirlendiği, suça konu çekin sanık tarafından inceleme dışı sanık ...'a verildiğine yönelik anlatımın, suçun adının ve nitelikli dolandırıcılık suçuna yönelik sevk maddesinin yazılı olduğu anlaşıldığından, sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan usulünce açılmış kamu davası bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
2- İddianamedeki anlatıma göre sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan açılmış bir kamu davasının bulunduğu sonucuna ulaşılmış olmakla, sanığa atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının değerlendirilmesine gelince;
İncelenen dosya kapsamından;
...'nin 21.11.2005 tarihli yazısına göre; 21.11.2005 takas tarihli, ... çek ve ... hesap numaralı, 3.750 TL tutarındaki çekin sahte olduğunun tespit edildiği,
Şekerbank AŞ'nin 02.03.2016 tarihli yazısına göre; 21.11.2005 tarihinde Denizbank Altunizade Şubesi'ne ait ... numaralı ve 3.750 TL tutarındaki çekin Afyon Sultandağı Şubesi müşterisi olan ... tarafından tahsile verildiği,
... Altunizade Şubesi'nin 11.07.2007 tarihli ve 890 sayılı yazısına göre; ... Taşımacılık Lojistik Denizcilik Hizmetleri İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi ... ...'un 25.01.2006 tarihinde 9745326, 9745327, ..., 0752791, 0752792 ve 0752793 numaralı çekler için ödemeden men talimatı verdiği,
Ticaret Sicil Gazetesi'nin 14.03.2005 tarihli ve 6259 sayılı nüshasına göre: ... Taşımacılık Lojistik Denizcilik Hizmetleri İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti'nin ortaklarının ... ve Deniz ... olduğu,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 16.01.2008 tarihli ve 635 sayılı ekspertiz raporuna göre; suça konu çekin kâğıt ve baskı kalitesi, matbu ibare, şekil ve desenlerin baskı teknikleri yönünden orijinal çek özelliklerini taşımadığı, çekin renkli fotokopi veya bilgisayar ortamında renkli yazıcı yardımıyla tamamen sahte olarak hazırlandığı, çekin sahteliği ilk nazarda dikkati çekmeyeceğinden aldatma kabiliyetini haiz olduğu, çekin arka yüzündeki '... Tel. ...' ibareli ciro yazıları ve atılı imzanın ... eli mahsulü olduğu, çekin ön yüzündeki el yazıları ve keşideci imzasının ... ve ... eli mahsulü olmadığı,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 16.04.2008 tarihli ve 635 sayılı ekspertiz raporuna göre; suça konu çekin ön ve arka yüz muhtevasındaki el yazıları ve keşideci ile ciranta imzalarının inceleme dışı sanık ...'ın eli mahsulü olmadığı,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 18.08.2008 tarihli ve 635 sayılı ekspertiz raporuna göre; suça konu çekin ön yüz muhtevasındaki el yazıları ve keşideci imzasının sanık ...'nın eli mahsulü olmadığı,
Bilgilerine yer verilmiştir.
Katılan ...; inceleme dışı sanık ...'a elma sattığını, 13.08.2005 ödeme tarihli 5.000 TL bedelli senedi inceleme dışı sanık ...'ın imzalayarak verdiğini, ancak borcu vadesinde ödeyemediğini, 2.500 TL'yi elden ödeyip kalan miktar için de 3.750 TL bedelli suça konu çeki verdiğini, çeki senedin vade tarihinden sonra aldığını, kendisinin de daha sonra bu çeki beyaz eşya borcuna karşılık tanık ...'e verdiğini, tanık ...'in çekin sahteliği dolayısıyla kendisini Şekerbank'a çağırdığını, inceleme dışı sanık ...'ın çeki kendisinin verdiğine dair banka müdürünün önünde imza attığını, zararının giderilmediğini,
Tanık ...; Sultandağı ilçesinde beyaz eşya ve mobilya ticareti ile uğraştığını, katılan ...'a oğlunun düğünü için beyaz eşya sattığını ve suça konu çeki de katılan ...'tan çekin keşide tarihinden 10 gün önce hatırladığı kadarıyla 11.11.2005 tarihinde aldığını, çeki katılan ...'ın ciro etmediğini, çeki aldıktan sonra ciro edip takasa verdiğini, çekin çalıntı olduğunu söylediklerini, katılan ...'in çeki sattığı elma karşılığında aldığını söylediği inceleme dışı sanık ... ile birlikte Şekerbank'a gittiklerini, inceleme dışı sanık ...'in kahvehane işlettiğini ve meyve alım satımı da yaptığını, inceleme dışı sanık ...'in çeki meyve alışverişi karşılığında ... ilinde aldığını, o şahsa ait iki adet daha çeki olduğu söylediğini, hatta o çekleri de banka müdürüne gösterdiğini,
Tanık ...; suça konu çekin ... Taşımacılık Lojistik Denizcilik Hizmetleri İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti'ne ve çekteki imzanın da kendisine ait olmadığını, söz konusu bu çek hesabını sürekli sahte çek çıkmasından dolayı 2006 yılı içerisinde kapattığını, çekin sahte olarak basılmış olduğunu düşündüğünü,
Tanık ...; Şekerbank Sultandağı Şubesi müdürü olarak görev yaptığını, tanık ...'i esnaf olması nedeniyle tanıdığını, tanık ...'in 2005 yılı Kasım ayında tahsil edilmek üzere Denizbank'a ait bir çeki hesabına bağlatmak için getirdiğini, yapılan incelemede çekin sahte olduğunu anladıklarını, tanık ...'ı şubeye çağırarak durumu açıkladığını, ancak katılan ... ile inceleme dışı sanık ...'i bankaya çağırarak kendileriyle çekin sahteliği konusunda görüşmediğini,
İnceleme dışı sanık ... soruşturma evresinde; soyadını bilmediği ... isimli şahsa yaklaşık 20.000 TL tutarında meyve sattığını, şahsın meyvenin bir kısmını teslim aldığını, borcunu ödeyemeyince yarış motorunu satıp çek alacağını söylediğini, aldığı meyvelerin karşılığında suça konu çek ile 3-4 adet çek getirip verdiğini, yarış motorunu suça konu çekin esas sahibi olarak görünen şirkete sattığını söylediğini, kendisinin de suça konu çeki ciro etmeden borcuna karşılık olmak üzere katılan ...'e verdiğini, katılan ...'e önce 5.000 TL tutarında bir senet verdiğini, senedi ödeyemeyince bir miktar nakit para ile suça konu çeki verdiğini, çeki aldığında bankaya sorduğunu, çekin sağlam olduğunu söylediklerini, ... isimli şahsın soyadının aynı şahsın kendisine verdiği ve başka bir soruşturmaya konu olan çek arkasında yazdığını, daha sonradan ... isimli şahsın sanık ... olduğunu öğrendiğini,
Kovuşturma evresinde ise; meyve alım satım işi ile uğraştığını, sanık ...'ın alışveriş karşılığı 2 adet çek verdiğini, çekleri birlikte Ziraat Bankasına götürdüklerini, bir problem olmadığını söylediklerini, hatta banka müdürünün ...'a telefon ettiğini, daha sonra çeklerin sahte çıktığını, bu çeklerden bir tanesinde Afyon Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığını ve beraat ettiğini, suça konu çeki katılan ...'a borcu karşılığında kendisinin verdiğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ...; balıkçılık yaptığını, inceleme dışı sanık ...'ı daha önceki yıllarda kiraz alışverişi nedeni ile tanıdığını, kahvehanesine de çay içmek için sürekli gittiğini, kendisi ile yıllardır görüştükleri için ismini ... olarak söylemesinin imkânsız olduğunu, ayrıca aralarında elma alışverişi gerçekleşmediğini, bu nedenle kendisine çek vermediğini, yaptığı alışverişlerde genel itibarıyla nakit para kullandığını, suça konu çeki başka bir şahıstan devralmadığını ve ticari ilişkilerinde de kullanmadığını, suçlamayı kabul etmediğini, çekin arka yüzündeki cironun ... veya ... olarak bir yazı ve imzayla kendisine ait olup olmadığının araştırılmasını istediğini savunmuştur.
UYAP Bilişim Sistemi üzerinden ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/216 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; ..., sanık ... ve inceleme dışı sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık ...'nın keşidecisi ... Taşımacılık Lojistik Denizcilik Hizmetleri İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. olan 9745343 seri numaralı çeki renkli fotokopi yoluyla çoğaltıp 4.750 TL tutarında ve 28.11.2005 keşide tarihli olarak düzenlemek suretiyle satın aldığı meyve karşılığında katılan ...'e verdiği kabul edilerek nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından mahkûmiyetine, ... ve inceleme dışı sanık ...'ın ise beraatlerine karar verildiği, sanık ... hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin Özel Dairece onanarak kesinleştiği,
UYAP Bilişim Sistemi üzerinden ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/120 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; 09.09.2005 tarihinde sanık ...'nın Vakıfbank ... Şubesi'ne ait 4530077 seri numaralı ve keşidecisi ... Ceylan olan 14.000 TL tutarındaki sahte çek karşılığında katılan ...'tan yarış motosikleti satın aldığı iddiası ile açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık ...'nın nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkûmiyetine ilişkin hükümlerin Özel Dairece onanarak kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCK'nın 157. maddesinde; 'Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.' şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
Mal varlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da, nesnel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik bir zarar olmalıdır.
Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu diğer mal varlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece mal varlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır.
5237 sayılı TCK'nın 157. maddesinde yalnızca hileli davranıştan söz edilmiş olmasına göre, her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Kanun koyucu anılan maddede hilenin tanımını yapmayarak suçun maddi konusunun hareket kısmını oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş, bilinçli olarak bu hususu öğreti ve uygulamaya bırakmıştır.
'Hile', Türk Dili Kurumu sözlüğünde; 'Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika' (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 891) şeklinde, uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; 'Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez.' biçiminde tanımlanmıştır.
Öğretide de hile ile ilgili olarak; 'Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir.' (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s. 453.), 'Hile, oyun, aldatma, düzen demektir. Objektif olarak hataya düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki doğurucu her davranış hiledir.' (Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt I, Beta Yayınevi, 4. Baskı, Eylül 2017, ..., s. 502-503.) biçiminde tanımlara yer verilmiştir.
Yerleşmiş uygulamalar ve öğretideki baskın görüşlere göre ortaya konulan ilkeler göz önünde bulundurulduğunda; hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.
Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi noktasında öğretide şu görüşlere de yer verilmiştir: 'Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir.' (Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 15. Baskı, ... 2020, s. 717.), 'Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır.' (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 13. Baskı, ... 2020, s. 439.), 'Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir.' (Centel/Zafer/Çakmut, s. 509.).
Esasen, hangi davranışların hileli olup olmadığı konusunda genel bir kural koymak oldukça zor olmakla birlikte, bu konuda olaysal olarak değerlendirme yapılmalı, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmak suretiyle sonuca ulaşılmalıdır.
Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 'Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle' dolandırıcılık suçu ise; suç ve karar tarihinde yürürlükte bulunan TCK'nın 158/1-f maddesinde; '(1) Dolandırıcılık suçunun; ...f- Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.', son cümlesi ise 'Ancak, ... (f), ... bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.' şeklinde iken, suç ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile birinci fıkrada yer alan 'iki yıldan yeri yıla' ibaresi 'üç yıldan on yıla', son cümledeki 'üç yıldan' ibaresi ise 'dört yıldan' şeklinde değiştirilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra, borcun yenilenmesi ve önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması hususlarına da değinilmesinde yarar vardır.
Borcun yenilenmesi (tecdit), borcu sona erdiren sebeplerden birisi olup neticede yeni bir borç meydana getirilmektedir. Suç tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 'Borçların Sukutu' başlıklı üçüncü babında yer alan 114. maddesinin birinci fıkrasında 'Borcun tecdidi akitten vazıh surette anlaşılmak lazımdır.' hükmü ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren ve Yerel Mahkeme karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 'Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi' başlıklı üçüncü bölümünde yer alan 133. maddesinin birinci fıkrasında 'Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.' hükmü düzenlenmiştir. Buna göre, tarafların yeni bir borç ilişkisi kurarlarken, eskisini ortadan kaldırmak amacıyla hareket ettikleri yapılan işlemin içeriğinden ya da işin özelliklerinden makul surette çıkarılamıyorsa, borcun yenilenmesi söz konusu olmaz.
Hukuk Genel Kurulunun 13.02.2013 tarihli, 666-238 sayılı ve 11.11.2015 tarihli, 2591-2584 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere; borcun yenilenmesi, eski borcun, yeni bir borç meydana getirilerek sona erdirilmesidir. Taraflar yeni bir borç meydana getirirlerken eskisini ortadan kaldırmak iradesine sahip bulunmalıdırlar. Buna göre, taraflar arasında ikinci bir borç ilişkisinin kurulması veya mevcut borcu değiştiren yeni bir işlemin yapılması, yenileme için birer karine sayılamaz; şüphe ve tereddüt hâlinde, asıl borç ilişkisinin devam ettiği, tarafların buna son vermek istemedikleri kabul edilecektir. Borcun yenilenmesinde, borç ilişkisi eski olmakla birlikte doğan yeni bir borç söz konusudur.
Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 tarihli, 8-69 sayılı ve 27.11.2018 tarihli ve 505-571 sayılı kararlarında belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için mağdur veya bir başkasına verilen zarar, sanığın hileli söz ve davranışlarından sonra ve bu nitelikteki söz ve davranışların sonucu oluşmalıdır. Hâliyle de, borcun yenilenmesi amacıyla hile kullanılması durumunda, diğer unsurların da bulunması şartıyla dolandırıcılık suçunun oluşacağı açıktır. Ancak, borcun yenilenmesi, diğer bir ifadeyle eskisinin sona erdirilip yeni bir borç meydana getirilmesi söz konusu değil ise önceden oluşmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması hâlinde dolandırıcılık suçu oluşmaz. Zira karşı taraf, zararın veya alacağının varlığından haberdar olup zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu oluşmamıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...'nın, inceleme dışı sanık ...'tan satın aldığı meyve karşılığında bilirkişi raporu ile tamamen sahte olarak hazırlandığı belirlenen 3.750 TL tutarındaki suça konu çeki vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği kabul edilen olayda; inceleme dışı sanık ...'ın soruşturma evresinde alınan ifadesinde sanık ... olduğunu daha sonradan öğrendiği ... isimli şahsa 20.000 TL tutarında meyve sattığını, sanığın borcunu ödeyemediğini, bunun üzerine yarış motorunu satıp çek alacağını söylediğini, suça konu çeki getirdiğinde de yarış motorunu suça konu çekin keşidecisi olan şirkete sattığını anlattığını beyan etmesi, bu beyanı destekleyen nitelikte ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/120 esas sayılı dosyasında sanık hakkında yapılan yargılamada sanığın 09.09.2005 tarihinde katılan ...'tan satın aldığı yarış motosikleti karşılığında Vakıfbank ... Şubesi'ne ait ... seri numaralı ve keşidecisi ... olan 14.000 TL tutarındaki sahte çeki vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından mahkûmiyetine karar verilmesi, diğer taraftan inceleme dışı sanık ...'in aşamalarda sanığa meyve sattığı sırada sanığın kendisine çek vereceğini söylediğine veya suça konu çeki gösterdiğine ya da hile kullandığına dair bir anlatımının olmaması ve sanığın kendisini inceleme dışı sanık ...'e ... ismiyle tanıttığına dair inceleme dışı sanığın beyanı dışında sanık aleyhine herhangi bir delil bulunmaması hususları birlikte dikkate alındığında, sanık ...'nın suça konu çeki önceden doğan borç nedeniyle inceleme dışı sanık ...'a verdiği ve sanığa atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Dairenin nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne ilişkin onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemece nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün, sanık hakkında beraat kararı yerine mahkûmiyet kararı verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a) 1 numaralı uyuşmazlık konusu bakımından REDDİNE,
b) 2 numaralı uyuşmazlık konusu bakımından DEĞİŞİK GEREKÇE İLE KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesinin 03.11.2014 tarihli ve 2385-17835 sayılı nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne ilişkin onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesinin 02.04.2010 tarihli ve 89-51 sayılı mahkûmiyet hükmünün, sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat kararı yerine mahkûmiyet kararı verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 16.09.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.