7. Hukuk Dairesi 2021/2165 E. , 2022/2949 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13/04/2011 gününde verilen dilekçe ile meraya elatmanın önlenmesi ve tespit talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15/12/2020 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 22/03/2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
I.DAVA:
1.Davacı vekili, müvekkili köyün Ardahan ili, Damal ilçesine; davalı köyün ise Ardahan ili, Hanak ilçesine bağlı olduğunu, müvekkili köyün kadim köylerden olduğunu, kadastro tespiti sırasında dava konusu 131 ada 129 parsel sayılı taşınmazın müvekkili köyün idari sınırlarında kaldığının belirlendiğini, ancak zuhulen davalı köy tarafından kullanıldığının tespit edildiğini, yapılan bu tespitin yanlış olduğunu, dava konusu taşınmazın kadimden bu yana müvekkili köyün merası olduğunu, davalı köyün bu yanlışlığı fırsat bilerek müvekkili köyün bu taşınmazı kullanmasına engel olduğunu belirterek, davalı köyün dava konusu taşınmaza müdahalesinin önlenmesine, taşınmazın özel siciline intifa hakkının davacı köye ait olduğunun şerh edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II.CEVAP:
1.Davalı ... Köy Tüzel Kişiliği vekili, dava konusu 131 ada 129 parsel sayılı taşınmazın kadimden beri müvekkili köyün merası olduğunu, kadastro tutanağının edinme sebebi bölümünde de belirtildiği üzere İçişleri Bakanlığının 09.12.1976 tarih, 17405 sayılı üçlü kararnamesi ile iki köy arasındaki sınırların tespit edildiğini, bu nedenle dava konusu taşınmazın müvekkili köy adına tespit edildiğini, tespit bilirkişilerinin davacı köyden olduğunu ve dava konusu taşınmazın müvekkili köye ait olduğunu tasdik ettiklerini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
1.Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk kararın temyiz edilmesi üzerine, hüküm gerekçesinin kendi içerisinde müphem ve çelişkili olduğu gibi gerekçeyle hüküm sonucu arasında çelişki bulunduğu gerekçesiyle Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 20.09.2016 tarih, 2016/1848 E-2016/7823 K sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
2.Mahkemece, bozma ilamına uyularak verilen davanın kabulüne dair ikinci kararın ise, 09.12.1976 tarih 17405 sayılı kararın gerekçesinde her iki köyün müşterek kullandığı belirtilen Ağyar yaylasının dava konusu yayla olup olmadığının mahkemece yeniden keşif yapılmak suretiyle tespit edilmesi ve davacı köy ile davalı köyün hayvanlarının dava konusu taşınmaz dışında başkaca yararlanacak meralarının bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle Dairenin 16.01.2018 tarih, 2017/2329 E-2018/314 K sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
3.Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne dava konusu 131 ada 129 parsel sayılı taşınmazın tamamında davalı köyün hayvan otlatma şeklindeki müdahalesinin men’ine; taşınmazın tamamının kullanım hakkının davacı köye ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.
IV.TEMYİZ:
1.Temyiz Eden:
1.1.Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
2.Temyiz Nedenleri:
2.1.Davalı vekili, bozma ilamı doğrultusunda yeterince araştırma yapılmadığını, müvekkili köyün tek yaylasının dava konusu taşınmaz olduğunu, Ağyar Mevkindeki yaylanın müşterek olduğunu, davacı köyün ise pek çok yaylasının olduğunu, mahalli bilirkişilerin taşınmazda müvekkili köyün hayvanlarının otladığını beyan ettiğini, liste dışından dinlenen mahalli bilirkişilere itiraz ettiklerini, ... ve ... Köylerinden seçilen mahalli bilirkişilerin beyanlarına itibar edilemeyeceği yönündeki gerekçenin yerinde olmadığını, davacı köye ait mera tahsis kaydının bulunmadığını, davacı köyün tek taraflı beyanı üzerine düzenlenmiş özel idare kaydının olduğunu, mahkemece bu kayda dayalı verilen kararın yerinde olmadığını beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
V.GEREKÇE:
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:
1.1.Dava, kadimlik iddiasına dayalı meraya elatmanın önlenmesi ve meranın aidiyetinin tespiti istemlerine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk:
2.1. Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
2.2. 31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
2.3.Meraya elatmanın önlenmesi veya aidiyetinin tesbiti davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
2.4.Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
2.5.Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
2.6.Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre, taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
2.7.Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
2.8.Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Bilirkişinin görevini yapmaktan yasaklı olması ve reddi” kenar başlıklı 272’inci maddesinde ise, “ (1) Hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanır. Ancak, bilirkişinin, aynı dava veya işte daha önceden tanık olarak dinlenmiş bulunması, bir ret sebebi teşkil etmez. (2) Hâkimler hakkındaki yasaklılık sebeplerinden biri, bilirkişinin şahsında gerçekleşmişse, mahkeme, hüküm verilinceye kadar, her zaman bilirkişiyi resen görevden alabileceği gibi, bilirkişi de mahkemeden, görevden alınma talebinde bulunabilir. (3) Ret sebeplerinden birinin bilirkişinin şahsında gerçekleşmesi hâlinde taraflar, bilirkişinin reddini talep edebileceği gibi, bilirkişi de kendisini reddedebilir. Ret talebi veya bilirkişinin kendisini reddetmesinin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren en geç bir hafta içinde yapılmış olması şarttır. Ret sebeplerinin ispatı için, yemin teklif edilemez. (4) Görevden alınma, ret ve bilirkişinin kendisini reddetmesine yönelik talep, bilirkişiyi görevlendiren mahkemece dosya üzerinden incelenir ve karara bağlanır. Kabule ilişkin kararlar kesindir. Redde ilişkin kararlara karşı ise ancak esas hakkındaki kararla birlikte kanun yoluna başvurulabilir.” hükmü yer almaktadır.
3.Değerlendirme:
3.1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden;
3.2.Dava konusu Ardahan ili, Damal ilçesi, ... Köyü, ... Mevki 131 ada 129 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının edinme sebebinde, “3402 sayılı Kadastro Kanununun 7. maddesine göre sınırlandırılması yapılan tapu ve vergi kayıt defterinde kaydına rastlanılmayan iş bu 131 ada ve 129 parsel numaralı taşınmaz mal aslen senetsiz yerlerden olup kadimden beri ... Köyü halkı tarafından mer’a olarak kullanıldığı Ardahan Kadastro Müdürlüğünde oluşturulan mera komisyon kararında bu yerin mera olarak karar verildiği ayrıca ... Köyüne ait 170405 sayılı karar dikkate alınmış olup kararda yazılı belli noktalar dikkate alınarak ve bu noktalara göre zeminde yapılan ölçüm neticesinde kararın bu yere ait olup hudut ve mevki itibari ile bu yere ait ve uygun olduğuna kanaat getirilerek bu yerin ... Köyüne ait mera olduğu ve halen de aynı köy halkı tarafından mera olarak kullanıldığı muhtar ve bilirkişi beyanlarından anlaşılmakla 3402 sayılı Yasanın 16. maddesinin B bendine istinaden mera olarak sınırlandırılması yapıldı.” ibaresinin yer aldığı, taşınmazın kadastro tespitinin 03.05.2006 tarihinde yapıldığı ve tespitin 15.09.2006 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
3.3.Kadastro tutanağında sözü edilen 09.12.1976 tarih 17405 sayılı kararın gerekçesinde özetle; ... Köyünün hudutname ibraz etmediği, ... Köyünün 28.01.1949 tarihli hudutname ibraz ettiği, buna göre sınırın ..., ..., ..., ... olduğu, ancak bu iki köy bölgesindeki iki bucak arası hudut ihtilafının 1963 yılında başladığı, ... Köyü ihtiyar heyetinin 1929 yılında çizdiği ve Hanak İlçe İdare Kurulunun 29.01.1949 gün ve 10 sayılı kararı ile tasdik ettiği hududu kadim bir hak teşkil ettiği ve esas itibariyle değiştirilmesi için idari, coğrafi ve ekonomik bir zaruret bulunmadığı kanaatine varıldığı, ancak iki köy arasında ... Tepesi ile ... Mevkiinde ilerde bir takım sürtüşmeler çıkacağının anlaşıldığı, çünkü ... Köyü halkının ... Mevkiinde açık hayvan ağılları bulunduğu, hududun ... Mevkiine dayandırılmasının ileride sürtüşmelere sebebiyet vereceği değerlendirilerek bu bölgedeki hududun “2125 rakımlı ... Tepesinden, 2093 rakımlı Malyatağının 200 metre güneyinden geçen doğru bir hatla Bağarsak deresi üzerindeki tahta köprüye” şeklinde değiştirilmesinin uygun bulunduğunun belirtildiği tespit edilmiştir.
3.4.3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesine göre ... Köyü ile ... Köyü arasındaki kadastro çalışma alanının kadastro müdürlüğünce 28.07.2005 tarihli tutanakla tespit edildiği, yapılan bu tespite davalı köy tarafından itiraz edildiği, kadastro müdürlüğünün 31.08.2005 tarih 26 numaralı kararıyla itiraza konu edilen meraya ait ... Köyünün 1150 numarada kayıtlı özel idare kaydı bulunduğunun tespit edildiği gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği görülmüştür.
3.5.Davalı köyün delilleri arasında yer alan, Hanak Asliye Ceza Mahkemesinin 24.10.1984 tarih, 1979/25 E-1984/167 K sayılı kararında, müştekinin ... Köyünden, sanıkların ise ... Köyünden olduğu, suç tarihin 06.05.1978, suçun köy merasına tecavüz olduğu, bir kısım sanığın özel idare tarafından düzenlenen arazi kaydına dayalı olarak savunma yaptığı, mahkemece bir kısım sanığın cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
3.6.Mahkemece, davacı köyün delil listesinde yer alan Hanak Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/56 Esas sayılı dava dosyası ile Hanak Asliye Hukuk Mahkemesinin 1957/11 E-1957/54 K sayılı dava dosyasının ve davalı köyün delil listesinde yer alan tapu kayıtları ile Hanak Asliye Ceza Mahkemesinin 1979/25 E-1984/167 K sayılı dava dosyasının getirtilip incelenmediği görülmüştür.
3.7.03.07.2018 tarihli duruşma ara kararı gereği ..., ... ve ... Köylerinden belirlenen 14.08.2018 tarihli mahalli bilirkişi isim listesine davacı vekilinin itiraz ettiği ve mahalli bilirkişilerin ..., ..., ... ve ... Köylerinden belirlenmesini talep ettiği görülmüştür. 25.12.2018 tarihli duruşmada davalı vekilinin yeni bir mahalli bilirkişi listesinin belirlenmesine gerek olmadığını beyan ettiği, mahkemece, davalının itirazları reddedilerek mahalli bilirkişilerin ..., ... ve ... Köylerinden belirlenmesine karar verildiği ve ilgili kolluk tarafından bu köylerden belirlenen 28.12.2018 mahalli bilirkişi isim listesi bildirildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, 19.10.2020 tarihinde yapılan kesifte her iki listede isimleri yer alan mahalli bilirkişilerin dinlendiği, davacı vekilinin, mahalli bilirkişi isimlerinin usulüne uygun tespit edilmediğini, itirazlarını bildirmelerinin sağlanmadığını beyan ederek; davalı vekilinin ise Damal ilçesine bağlı olan mahalli bilirkişi beyanlarını kabul etmediklerini beyan ederek itiraz ettiği, mahkemece tarafların itirazlarının değerlendirilmediği belirlenmiştir. Öte yandan, dava konusu meranın kullanım hakkının hangi köye veya köylere ait olduğu hususunda dinlenen mahalli bilirkişilerin çelişkili beyanlarda bulunduğu, mahkemece bu çelişkilerin giderilmediği ve dava konusu meranın kullanım hakkının hangi köye veya köylere ait olduğunun kesin ve tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanmadığı anlaşılmıştır.
3.8.Anılan yasal düzenlemeler ile dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
3.9.Dava konusu Ardahan ili, Damal ilçesi, ... Köyü, ... Mevki 131 ada 129 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının edinme sebebinde, taşınmazın ... Köyüne ait mera olduğunun belirlenmesinde 170405 sayılı kararın dikkate alındığı belirtildiğinden ve anılan kararın içeriğinde davacı ve davalı köy arasında sınır ihtilafının 1963 yılında başladığına ve ... Köyü halkının ... Mevkinde açık hayvan ağılları bulunduğuna yönelik tespitler bulunduğundan ve dosyada bulunan krokilerin incelenmesinden de dava konusu taşınmazın bu bölgede yer aldığı anlaşıldığından uyuşmazlığın çözümü bakımından ... Mevkinin neresi olduğunun tespiti ve 170405 sayılı kararın gerekçesi önem arz etmektedir.
3.10.Bu hususların ve dava konusu meranın kullanım hakkının hangi köye veya köylere ait olduğunun belirlenmesi bakımından mahkemece, öncelikle tarafların delil listelerinde bildirdiği ancak toplanmayan delilleri toplanmalıdır. Daha sonra çekişmeli taşınmaz ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, özellikle 1963 yılı ve öncesindeki kullanım durumunu ve yöreyi iyi bilen, çevre köylerde yaşayan yaşlı kişilerden re’sen belirlenecek mahalli bilirkişi isimleri hakkında tarafların beyanları alınmalı ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 272’inci maddesinde belirtilen ret ve çekinme sebeplerini ileri sürme imkanı tanınmalıdır. Diğer taraftan, ... Mevkinin yerinin tespiti bakımından çevre köylerden belirlenen mahalli bilirkişilerin beyanlarının yetersiz olması halinde aynı usul ile taraf köylerden mahalli bilirkişi isimleri belirlenmelidir.
3.11.Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözetilmek suretiyle belirlenecek mahalli bilirkişiler vasıtasıyla mahallinde keşif yapılmalı, tarafların gösterdikleri tanıklar taşınmaz başında dinlenmeli, toplanan ve toplanacak kayıtlar zeminde mahalli bilirkişilere uygulatılmalı, ... Mevkinin neresi olduğu belirlenmeli, beyanlar arasında varsa çelişkiler giderilmeli, fen bilirkişisine keşfi izlemeye elverişli rapor ve kroki düzenlettirilmeli, 09.12.1976 tarih 17405 sayılı kararın gerekçesi değerlendirilmeli, taşınmazların öncesinde ve hali hazır durumda kim veya kimler tarafından kullanıldığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalı, köy sınırlarının kullanım hakkına etki etmeyeceği de gözetilerek, infaza elverişli hüküm kurulması yoluna gidilmelidir.
3.12.Mahkemece, değinilen hususlar gözardı edilerek eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, Yargıtay duruşma vekalet ücreti 3.815,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.