10. Hukuk Dairesi 2020/8269 E. , 2021/12484 K.
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesi
Dava, iş kazasından sigortalının sürekli iş göremezliği nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davalı ... hakkındaki davanın reddine, diğer davalı şirket hakkındaki davanın ise maddi tazminat yönünden kabulüne, manevi tazminat yönünden kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen karara karşı, davalı ...Tekstil Pazarlama Tic. ve San. Ltd. Şti. vekilinin istinafa başvurması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi....Hukuk Dairesince istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi....Hukuk Dairesince verilen kararın davalı... Tekstil Pazarlama Tic. ve San. Ltd. Şti. vekili tarafından süresi içersinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I- İSTEM:
Davacı vekili 06.02.2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 01.03.2013 tarihinde iş kazası geçirmesi nedeniyle FİTHS 500 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 05.04.2019 tarihli ıslah dilekçesiyle; maddi tazminat istemini 86.131 TL TL olarak artırmıştır.
II- CEVAP:
Davalı ...Tekstil Pazarlama Tic. ve San. Ltd. Şti. vekilince mahkememize sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının iş akdini kendi rızası ile 14/02/2013 tarihinde feshettiğini, kaza gününde de davacının davalı işverenin sigortalı çalışanı olmadığını, bu nedenle davanın iş kazası olduğunu kabul etmediklerini ayrıca davacının yeniden işe alınması için işyerine geldiğini, yetkili kişilerin bilgisi dışında fabrikada bulunarak kaza geçirdiğini, kaza sonrası tüm tedavi masraflarının karşılandığını ve hastanedeki beyanında da elini balta ile kestiğini beyan ettiğini, işsizlik maaşının kesilmemesi için bu şekilde ifade verdiğini, davacının 3 yıldır çalıştığı bu makinayı iyi biliyor olmasına rağmen bu şekilde kaza geçirmesinin, davacının sadece birkaç saat bulunduğu zaman zarfında iş kazası olmasının ve kendi rızası ile işten ayrılarak tazminat alan davacının 15 gün sonra geldiği işyerinde kazanın olmasının ve davayı 9 aylık işsizlik ödeneği bittikten sonra açmasının davacının kasıtlı ve kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, tüm bu nedenlerle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ...'ın mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; olayın kendisiyle hiçbir ilgili bulunmadığını, olay günü davacının çalıştığı bölümdeki makinadan pamuğu boşalttıklarını, beraberken yapacağı işi gösterdiğini, ardından açıcı makinalarının işi bittiğinde kapatıp temizlik yapacağımızı da söyledim, makina durmadan temizlik yapmamasını da söylediğini, gelen bir telefon üzerine davacının yanından ayrıldığını, aradan 10 dakika geçmeden davacıyı eli sargılı ve kanlı olarak işletme şefinin yanına getirdiklerini, görev yerine dönerek olay yerine baktığını ve kanları temizlettiğini, kendisine çalışacağı bölümdeki işçilerin isimlerinin bildirildiğini ve kendisinin de işleri koordine edip işlerin yürümesini sağladığını, meydana gelen iş kazasında herhangi bir kusurunun bulunmadığını savunmuştur.
III- MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesince; “1- Davalı ... aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat istemli davanın reddine,
2-Davalı... Tekstil Pazarlama Tic. Ve San Ltd Şti aleyhine açılan maddi tazminatı istemli davanın kabulü ile; 86.131,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 01/03/2013 tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalı... Tekstil Pazarlama Tic. Ve San Ltd Şti aleyhine açılan manevi tazminatı istemli davanın kısmen kabulü ile; 26.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 01/03/2013 tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Bölge Adliye Mahkemesince “İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1,b-1. maddesi gereğince davalı... Tekstil Pazarlama Tic. Ve San Ltd Şti vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı... Tekstil Pazarlama Tic. Ve San Ltd Şti vekili temyiz dilekçesinde özetle: Davacının olay tarihinde müvekkili şirket işçisi olarak çalışmadığını bu nedenle aralarında işçi ve işveren ilişkisinin daha önce sona ermiş olması ve izinsiz olarak işe başlatılması nedeniyle olayın iş kazası olmayacağını bu nedenle dava açılmadan önce iş kazasının tespiti davası açılması için taraflara süre verilmesi gerekirken bu yönde bir karar verilmediğini mahkemenin görevsiz olduğunu, davacının iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacının kusur oranı hesaplanırken hata yapıldığını, vardiya amirinin ceza davasında müvekkili aleyhine beyanda bulunduğunu, olayda vardiya amirinin beyanı esas alınmış ise de Vardiya Amiri hakkında da ceza davası açıldığını ve Vardiya Amirinin kendisini kurtarmak için müvekkil şirket aleyhine beyanda bulunmuş olduğunu gözetilmediğini nitekim davacının kendi beyanından da anlaşılacağı üzere ile balta ile elini kestiğini beyan etmiş olmasına karşın; bölge adliye mahkemesinin yanlış bir tasnif ile olayı iş kazası olarak nitelendirmesi hukuka aykırılık teşkil etmektedir, bu nedenlerle kusur raporunun, hükme esas alınamayacağını, iş kazasına ilişkin maddi tazminat davacının mağdur olmaması ve kaza sebebiyle geçirdiği zarar için talep edilebileceğini, davacının geçirmiş olduğu kazanın iş kazası olmamasına rağmen insani bir tutum içinde yaklaşan müvekkili şirketin davacının tüm masraflarını karşıladığını, yargılama sonunda davacıya tazminat verilmesinin davacının haksız yere zenginleşmesine sebep olacağını, manevi tazminatın zenginleşme aracı olmadığını , fahiş manevi tazminatın kabul edilemeyeceğini, beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1- Dava 01.03.2013 tarihli iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesine ilişkindir
2-Taraflar arasında kusurun aidiyeti ve oranı noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkûmiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Öte yandan, insan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu'nun 77. maddesinin açık buyruğu iken, 4857 sayılı Kanun'un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
Buna göre, 6331 sayılı Kanun’un 'İşverenin Genel Yükümlülüğü' kenar başlıklı 4. maddesinde:
'İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
a)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
c)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.
d)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.' hükmü düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 5. maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, 'İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
a)Risklerden kaçınmak,
b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,
c)Risklerle kaynağında mücadele etmek,
ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,
d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,
e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,
f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,
g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,
ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek.' hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. maddede, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise, işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir (Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 tarih 2013/21-102 Esas 2013/1456 sayılı kararı).
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri, işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.
Aynı zamanda, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü, bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriterinin yanısıra, Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir.
Somut olayda davalı şirket tarafından işletilen iplik üretim işyerinde davacı 2010 yılı Mart ayından itibaren pres işçisi olarak çalışmaktayken olay tarihinde davalı vardiya amiri ...’ın talimatıyla daha önce çalışmadığı ve eğitimini almadığı anlaşılan besleme makinesinde temizlik yapılması işini üstlendiği, besleme makinesinin durdurulması için kapalı konuma geldiği halde içindeki silindirlerin devrine devam ettiği sırada davacının elinin durmamış olan bu silindirlere kaptırması neticesinde sağ başparmağından yaralanarak %22,2 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, Ceza Dava dosyasında da olayın gerçekleşme şekli olarak bu olay örgüsü kabul edilmekle beraber o davada hükme esas alınan kusur raporuna göre sanık ...’ın kusursuz, mağdur ... Develinin tali kusurlu olduğunun kabul edildiği ve mahkemece sanık hakkında beraat kararı verildiği, iş bu temyize konu davada ise davalı şirkete %80, davacı işçiye % 20 oranında kusur verilmişken davalı ...’a beraat kararı dikkate alınmak suretiyle kusur verilmediği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar doğrultusunda, hukuk hâkiminin ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü ile bağlı olduğu kusurun aidiyeti noktasındaki tespitiyle bağlı olmadığı dikkate alınarak somut olayda olay tarihinde davalı şirkete ait işyerinde vardiya amiri olarak çalışan ...’ın davacıyı daha önce çalışmadığı ve mesleki eğitimini almadığı anlaşılan makinede görevlendirdiği gözetilerek, bu hususun işyeri uygulaması niteliğinde olup olmadığı, işverenin bu hususta gerekli önlemleri alıp almadığı hususu da değerlendirilerek, davalı ...’ın kusurunun bulunup bulunmadığının raporda açıkça tartışılarak, taraflarının kusur oranlarının aidiyeti noktasında, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde ve kaza tarihinde davaya konu işyerinde yürürlükte bulunan ve uygulanma ihtimali bulunan mevzuat hükümlerine göre alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerin neler olduğu, hangi tedbirlerin alındığı, hangilerinin alınmadığı noktasında somut tespitlere dayanır nitelikte rapor düzenlenmesi için dosyanın kazanın gerçekleştiği alanda uzman A Sınıfı iş güvenliği uzmanlardan oluşturulacak üçlü heyete tevdii ile kusur oranlarının belirlenmesinin istenmelidir.
Öte yandan alınacak kusur raporunda kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmemiş olması nedeniyle itibar edilen kusur raporuna göre davacıya verilen %20 oranındaki kusur oranı üzerinden davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın da kusur oranın aidiyeti noktasında gözetilmesi, devamla tazminat miktarı üzerinde temyiz eden davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hakkı da gözeterek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve bu aşamada davalı... Tekstil Pazarlama Tic. Ve San Ltd Şti vekilinin temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi .... Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen İlk Derece Mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı... Tekstil Pazarlama Tic. ve San. Ltd. Şti.’ne iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19.10.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.