20. Hukuk Dairesi 2015/9447 E. , 2016/7321 K.
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi dahili davalı ... ve davalı ... ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, ... köyü 101 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, kesinleşmiş orman tahdidi içinde kaldığından, parsel numarası verilmek suretiyle 3402 sayılı Kanununun 22. maddesinin son fıkrası gereğince orman niteliğiyle tapu kütüğüne aktarılmıştır.
Davacı ... 13.02.2008 tarihli dava dilekçesiyle, zilyetliğinde bulunan taşınmazın orman parseli içinde tespit gördüğünü ileri sürerek, adına tescili istemiyle kadastro mahkemesine dava açmış, taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosya genel mahkemeye gönderilmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın 08.10.2012 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) ile işaretli 7740,48 m² yüzölçümlü bölümünün tapu kaydının iptaliyle, verâset ilâmındaki payları oranında ... mirasçıları adına tapuya teciline karar verilmiş, hüküm dahili davalı ... ve davalı ... ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman tahdidinin iptali istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede, 6831 sayılı Kanun gereğince yapılıp 03.04.2007 - 03.10.2007 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması ile 06.02.2008 - 06.03.2008 tarihleri arasında ilân edilen arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Dava, orman tahdidine dayalı olarak açılmış olup, mahkemece yapılan keşif sonucunda düzenlenen orman bilirkişi raporu ve iade kararlarımız sonucunda düzenlenen ek raporlarda, taşınmazın orman tahdidindeki konumu açıkça belirlenerek denetlemeye elverişli, irtibatlı krokinin düzenlenmediği anlaşılmaktadır. Eksik araştırma ve inceleme ile yetersiz ve denetlemeyen bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamaz.
Bu nedenlerle; mahkemece, çekişmeli taşınmaz ve çevresine ait orijinal kadastro paftası 1968 ve 1995 tarihli memleket haritaları ile bu haritaların dayanağı hava fotoğrafları ve amenajman planı, yörede yapılan orman kadastrosu ve 2/B uygulama çalışmalarına ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örnekleri eksiksiz olarak bulundukları yerden getirtilerek, önceki bilirkişiler dışında halen ... ve ... ... (... ve ... ... ...) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve harita mühendisi veya bulunamadığı takdirde tapu fen memurundan oluşturulacak, bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa göre Orman Kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesinin Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “Orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.”hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer,
kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu eski tarihli hava fotoğrafı ve bu hava fotoğrafından üretilmiş memleket haritası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek, taşınmazın konumunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenerek, bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın tahdit içinde kaldığı anlaşılır ise dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6831 sayılı Kanununun 05.11.2003 tarihinde 4999 sayılı Kanunun 6. maddesi ile değiştirilen 11. maddesinde, yer alan 'Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilânı, ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine ... ve ... ... (... ve ... ... ...), ... ... ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur.' hükmü gereğince bu tür bir yere dava açılabilmesinin koşulu tapu kaydına dayanılmasıdır. Aksi takdirde kesinleşen tahdit sınırları içinde kalan bir yerin tapusunun iptali istenemeyecektir. Hak düşürücü süre içinde kullanılmayan hakkın kendisi ortadan kalkar. Hâkim bunu re'sen dikkate almak zorundadır.
19.04.2012 günlü 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve ... Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile ...ye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun 13. maddesi ile daha önce altı ay olan süre bir aya indirilmiş, anılan kanunun 13. maddesindeki gerekçede bu sürenin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yapılan kadastro çalışmalarında olduğu gibi bir aya indirilerek, hem Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile ortak hareket etme imkanının artırılmasının hem de çalışmalarının hızlandırılmasının amaçlandığı açıklanmıştır.
Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih ve 2012/108 E. - 2013/64 K. sayılı ilâm ile 31/8/1956 tarih ve 6831 sayılı Orman Kanununun, 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasanın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptallerine karar verilmiş ve karar 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girmiş, Anayasa Mahkemesi iptal kararından sonra, 26/2/2014 tarihli, 6527 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla 31/08/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, 'Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak ... hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.' şeklinde değiştirilmiştir.
Somut olayda; Anaya Mahkemesinin 22.05.2013 tarih ve 2012/108 E. -2013/64 K. sayılı iptal kararı ve 26/2/2014 tarihli ve 6527 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişikliğin, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman tahdidinin, 6831 sayılı Kanuna göre 2004 yılında yapılarak 03.04.2007 - 03.10.2007 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiş olması ve orman tahdidinin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan yasal mevzuat uyarınca da, altı aylık askı ilân süresinden sonra 10 yıl içinde genel mahkemelerde açılacak tahdide itiraz davalarında tapu kaydına
tutunma zorunluluğu bulunması sonucunda, olayda, davacının dava açma hakkı bulunup bulunmadığının belirlenmesi yönünden değerlendirilmesi zorunludur.
Bu bağlamda; Anayasa Mahkemesinin 22.05.2013 tarih ve 2012/108 E. - 2013/64 Karar sayılı ilâmı ile 6831 sayılı Kanununun 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerinin iptaline karar verilmiş, yine 26/2/2014 tarihli ve 6527 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik sonucunda, 11. maddenin birinci fıkrasında yer alan tapu kavramı kanun metninden çıkarılmış ve her ne kadar Anayasa mahkemesi iptal kararı ve yasal mevzuat sonunucunda, 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılan orman tahditlerine karşı 10 yıl içinde zilyetliğe dayanarak dava açılabilir hale gelmiş ise de Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi, kanunlarda yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdikten sonra doğacak olaylara ve yapılacak çalışmalara uygulanacak olması ve konuya ilişkin değişiklik yapan 6527 sayılı Kanunda, 6831 sayılı Kanunda yapılan değişikliğin geçmişe etkili olacak ve eldeki davalara da uygulanacağı yönünde bir düzenleme bulunmaması sonucunda, yasal değişiklik, değişiklik öncesinde 6831 sayılı Kanuna göre yapılan ve askı ilâna çıkartılmak sureti ile kesinleşen tahdit çalışmalarını etkilemeyecektir.
Bir başka anlatımla, konuya ilişkin, Anayasa Mahkemesi iptal kararı ve yasal değişiklik yürürlüğe girdiği tarihten önce, hukuk nizamına girmiş olaylara etki etmeyecek olup, bu neviden orman tahdidine karşı 10 yıl içinde genel mahkemelerde açılacak davalarda, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6831 sayılı Kanunun, 05.11.2003 tarihinde 4999 sayılı Kanunun 6. maddesi ile değiştirilen 11. maddesi gereğince, davacı tarafın tapuya dayanma zorunluluğu aranacak ve dolayısıyla kesinleşen tahdit sınırları içinde kalan bir yerin tapusunun iptali istenemeyecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Yörede, orman kadastrosunun, 6831 sayılı Kanun gereğince yapılarak, 03.04.2007 - 03.10.2007 tarihleri arasında ilân edildiği, eldeki davanın ise 13/02/2008 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibariyle 6 aylık askı ilân süresi, dolayısıyla kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak dava açmaya ilişkin hak düşürücü sürenin geçirildiği, davacının da dava tarihi itibari ile 10 yıl içerisinde tapu kaydına dayanılmaksızın, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak dava açtığı ve olayda Anayasa Mahkemesi iptal kararı ve yasal değişikliğin uygulanma imkanı bulunmadığından, zilyetliğe dayalı olarak açılan davanın reddine karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın tahdit dışında kaldığı anlaşılır ise dava konusu yere ilişkin 1960, 1973 ve 1992 yıllarına ait hava fotoğrafları ilgili yerlerden getirtildikten sonra kadastro paftası ile çakıştırılarak, dava konusu taşınmaz ile tüm çevredeki kadastro parselleri hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle üç boyutlu incelemesi yapılarak taşınmazın niteliği ile üzerinde var ise, bitki örtüsünün cinsi, sayısı, yaşı ve dağılımı açıklanmalı, kullanıcısının bulunup bulunmadığı, tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı ile zilyetliğin taşınmazlar üzerinde tam olarak hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bilirkişilerden krokili, açıklamalı rapor alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; dahili davalı ... ve davalı ... ...nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA temyiz harcının istek halinde iadesine 21/06/2016 günü oy çokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y Y A Z I S I
Somut olayda, sayın çoğunluğun yerel mahkemece verilen kararının, eksik araştırma ve inceleme ile düzenlenmiş yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olduğu yönündeki bozma kararına katılıyorum. Ancak Anayasa Mahkemesinin 22.05.2013 tarihinde, 2012/108 E. ve 2013/64 K. sayılı kararı ile hak arama hürriyetini ihlaline neden olduğu gerekçesiyle iptal ettiği ve Yasama organının da bu iptal kararını dikkate alarak 26.02.2014 tarihli 6527 sayılı Kanunla 11. maddedede yeni düzenleme yaparak 10 yıllık sürede tapu aranmaksızın kişiler tarafından dava açılabileceği düzenlemesi karşısında; Anayasa Mahkemesinin kararının geriye yürümeyeceği ve açık düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle yürürlüğe girmiş olan Kanun değişikliğinin derdest davalara uygulanmayacağı yorumuna katılmam kesinlikle mümkün değildir.
Kanaatimizce derdest davalarda Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ve yeni kanuni düzenlemelerin uygulanacağı konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Aksi hâl Anayasaya aykırılığı sübut bulmuş ve iptal edilmiş, böylelikle hukuk yaşamında ömrünü tamamlamış; iptal gerekçeleri benimsenerek yerine yeni yasal düzenleme yapılmış eski düzenlemenin derdest davalarda uygulanmasına devam etmekte ısrar etmek ilgilinin hak arama hürriyetinin kısıtlanması nedeniyle hak ihlali mahiyetindedir. Kaldı ki iptal edilen ve yeni yasal düzenleme yapılan husus dava açma süresine ilişkin olup usul hukukunu ilgilendiren bir husus olduğundan derhal uygulanır. Usul hukukuna ilişkin düzenlemelerin usul kanunları içinde yapılması şart değildir. Maddi hukuk içinde de olsa yapılan düzenlemenin niteliği dikkate alınarak usule ilişkin olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun Orman Kanununun 11. maddesinin yürürlükten kalkmış eski hükmünün uygulanması gerektiği yönündeki açıklamalarına katılmıyorum. Dava süresi içersinde olup eksik inceleme tamamlandıktan sonra sübut bulup bulmadığı değerlendirilerek esasa ilişkin bir karar verilmelidir.