12. Ceza Dairesi 2020/7427 E. , 2021/2852 K.
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Tehdit, Kasten Yaralama, Taksirle Yaralama, Hakaret
Hüküm : CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasıyla;
1-Kasten yaralama suçundan dolayı; TCK’ nın 86/2, 3-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet
2- Tehdit suçundan dolayı; TCK’nın 106/1, 53/1. maddeleri uyarınca mahkumiyet
3-Taksirle yaralama suçundan dolayı; TCK’nın 89/4. maddesi uyarınca mahkumiyet
4-Hakaret suçundan dolayı; TCK’nın 125/1, 43, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Taksirle yaralama, kasten yaralama, tehdit, hakaret suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Taksirle yaralama, kasten yaralama, tehdit, hakaret suçlarından sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda sırasıyla; TCK'nın 89/4. maddesi gereğince 6 ay hapis cezası ile; TCK’nın 86/2-3.a, 52/2-4. maddeleri gereğince 3.600 TL adli para cezası ile; TCK’nın 106/1, 53/1. maddeleri gereğince 6 ay hapis cezası ile; TCK’nın 125/1, 43, 52/2-4. maddeleri uyarınca 2.240 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası uyarınca 5 yıllık denetim süresine tabi tutulmasına dair Afyonkarahisar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.09.2011 tarihli ve 2011/86 esas, 2011/334 karar sayılı kararının 18.11.2011 tarihinde kesinleşmesine müteakip sanığın denetim süresi içinde 01.12.2014 tarihinde trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlediği ve Antalya 12. Asliye Ceza Mahkemesinin bu suçtan sanığın mahkumiyetine karar verdiği, hükmün 08.09.2015 tarihinde kesinleştiği ve ihbar üzerine dosya yeniden ele alınarak önceki hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına dair Afyonkarahisar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 2015/595 Esas, 2015/553 Karar sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Sanığın denetim süresinde kasten yeni bir suç işlemesi ve yapılan yargılama sonucunda verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesiyle; yapılan ihbar üzerine yeniden ele alınan dosyada, sanığın katılan ... ile aynı evde bulunan diğer katılanlara yönelik işlediği TCK’nın 125/1. maddesinde tanımlı hakaret suçunun soruşturması ve kovuşturması şikayete tabii olup, katılan ...’nin 24.11.2015 tarihli duruşmada sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçtiği, sanık hakkında katılan olan eşine yönelik hakaret suçundan düşme kararı verildiği, sanığın diğer katılanlara yönelik hakaret suçundan mahkumiyetini temyiz ettiği anlaşılmakla, sanık hakkında hakaret suçundan verilen mahkumiyete yönelik sınırlı temyiz incelemesinde;
Katılan ... ile sanık ...'nin resmi nikahlı evli oldukları ancak aralarındaki geçimsizlik nedeniyle katılan ...’nin baba evine geldiği, olay günü sanık ...’nin de konuşmak amacıyla katılanların ikamet ettiği eve geldiği, burada konuştukları sırada sanığın katılanlara ana avrat sinkaflı sözlerle hakaret ederek katılan eşi ...’nin boğazından tutup itekleyerek onu basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaraladığı, bunun üzerine katılan ...'in sanığı tutmaya çalıştığı, ancak sanığın eşi ...’yi; 'seni öldürürüm bu iş bu şekilde burada kalmayacak' diyerek tehdit ettiği, katılan ...'in sanığı ittirerek kapının dışına çıkardığı, bu kez sanığın belinden çıkardığı ele geçirilemeyen bıçak ile katılanlara ait evin salon kapısının camlarına vurmak suretiyle camları kırdığı, kırılan camların katılanlar ... ve Hatice Zirek’in kollarına gelmesi sonucu bu katılanların da basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaralandıkları olayda,
A- Hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde;
Anayasa Mahkemesinin 07.10.2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23.07.2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar, 5237 sayılı TCK'nın 50 ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2000 TL'ye kadar (2000 TL. dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanunun 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07.10.2010 ila 6217 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14.04.2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3000 TL’ye kadar (3000 TL. dahil) para cezalarının 5320 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu,24.11.2015 tarihinde TCK'nın 125/1, 43, 52/2-4. maddeleri uyarınca doğrudan verilen 2.240 TL adli para cezasından ibaret mahkumiyet hükmüne karşı suç vasfına ilişkin herhangi bir temyiz istemi de bulunmadığından sanığın temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak; REDDİNE,
B-Kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde;
Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 86. maddesinin 2-3. fıkralarında düzenlenen ''kasten yaralama'' suçuna ilişkin olduğu, sanığın eşini kasten yaralaması halinde gerçekleşecek olan kasten yaralama suçu için TCK'nın 86. maddesinin 2. fıkrasında temel ceza miktarının ''dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası'' olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK'nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan ''Basit Yargılama Usulü'' başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; ''Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.'' şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan ''01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.'' şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas-2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile ''...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...'' ibarelerinin, aynı bentte yer alan ''...basit yargılama usulü...'' yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; ''mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.'' şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, ''Basit Yargılama Usulü'' yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması;
C- Tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde;
a-)Karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik CMK'nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve TCK'nın 106/1-1. madde ve fıkrasında tanımı yapılan tehdit suçunun uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; TCK'nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca; “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik CMK'nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirilip, sonucuna göre tehdit suçu açısından sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
b-)Yukarıdaki paragrafta belirtilen bozma sebebine uyulup uzlaşmanın gerçekleşmemesi halinde;
Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 106/1-1. maddesinde düzenlenen ''tehdit'' suçuna ilişkin olduğu, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, tehdit suçu için TCK'nın 106. maddesinin 1. fıkrasında temel ceza miktarının ''altı aydan iki yıla kadar hapis cezası'' olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK'nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan ''Basit Yargılama Usulü'' başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; ''Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.'' şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan ''01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.'' şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas-2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile ''...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...'' ibarelerinin, aynı bentte yer alan ''...basit yargılama usulü...'' yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; ''mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.'' şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, ''Basit Yargılama Usulü'' yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması;
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı sair yönler incelenmeksizin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak; BOZULMASINA;
D-Taksirle yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde;
Olay günü sanık ve katılan olan eşi ...’nin arasında yaşanan gerginlik sebebiyle, araya giren katılan ...’in sanığı evin dışına çıkartmak isterken, diğer katılanlar.... ve...’ in de kapıyı kapattıktan sonra, sanığın salonun kapısına vurması ile camı kırdığı, katılanlar ... ve ....’ in yaralanması ile neticelenen olayda, sanığın katılanları yaralama kastıyla haraket etmediği, kapanan kapının açılmasını sağlayıp, dışarı çıkartıldığı salona tekrar girmek amacıyla camı kırdığı, sanığın hareketinden doğacak sonuçları bilerek ve isteyerek hareket etmişse kastın gerçekleştiği; istisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” olduğu, olayda da sanığın kapının camının kırılmasıyla, odada bulunanlara kırılan cam parçalarının isabet ederek yaralanabilecekleri neticesini öngörmesine karşın fiilini devam ettirerek, yaralanmaya sebebiyet vermesi ile taksirle yaralama suçunun oluşumuna vücut verdiği amlaşılmakla, mahkemenin kabul ve takdirinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın ceza miktarına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA; 22.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.