11. Hukuk Dairesi 2020/6203 E. , 2022/3451 K.
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22.03.2018 tarih ve 2017/372 E- 2018/296 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 03.06.2020 tarih ve 2018/1134 E- 2020/547 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 26.04.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekilleri Av. ..., Av. ... ve Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin 26.01.2017 tarihli 2017/05 sayılı YK kararı ile esas sermayesi ve kanuni yedek akçelerinin bir bölümünün karşılıksız kalıp kalmadığının tespiti zımmında MGI Bağımsız...A.Ş.'den alınan 25.01.2017 tarihli özel tespit raporuna göre şirketin öz varlığının ¨9.693.270.-TL olduğunu, esas sermaye ve yedek akçeleri toplamının ¨26.892.861.-TL olduğu bu miktarın ¨17.199.590.-TL kısmının karşılıksız olduğu, TTK 376/2 uyarınca yaklaşık 2/3 oranında sermaye kaybı eşiğine ulaşıldığı,sermaye azaltımı yapılması gerektiğine karar alındığını, sermaye kaybının tam 2/3 e ulaşmadığı halde sermaye azaltımına gidilmesi yönünde karar alınmasının batıl bir karar olduğunu, aksine TTK mad. 376/1'de yazılı olan 1/2 ve daha fazlası oranına ulaşıldığını, 376/1'de yazılı tedbirlerin uygulanmasının gerektiğini, özkaynak toplamının ¨9.693.270.-TL olarak tespit edildiğini, 1/2 ile 2/3 oranı arasında kaldığını bu nedenle sermaye azaltımı yapılamayacağını, bu şekilde yapılan sermaye azaltımının küçük hissedarların payının düşürülmesine neden olduğunu, eşitlik ilkesine ve azlığın payına tecavüz edildiğini, 26.01.2017 tarih ve 2017/05 sayılı YK kararı ve 01.02.2017 tarihli YK raporunun batıl olduğunun tespitini, zarar uyarınca sermaye azaltımı yapılan 28.02.2017 tarihli olağanüstü genel kurul kararının yokluğunun ve butlanının tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen davada ise; 28.02.2017 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul kararı ile sermaye azaltımı sonrasında oluşan toplam ¨9.693,270.-TL'tutarındaki mevcut sermayenin ¨27.500.000.-TL' nakdi sermaye artırımı yapılarak ¨37.193.270.-TL'ye çıkarılması için 07.04.2017 tarihinde sermaye artışına dair olağanüstü genel kurul kararının aynı gün davacının Yönetim kurulundan istifa etmesine rağmen imzalamış gibi karar alınıp ilan edilidiğini ve davacının %10 azınlık payı ve bundan doğan haklarının bertaraf edilimek istendiğini belirterek 07.04.2017 tarihli YK kararının batıl ve geçersiz olduğunun tespitine veya iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, 26.01.2017 tarihli Yönetim Kurulu Kararı'nın TTK ve Şirket ana sözleşmesine uygun alındığını, sermaye azaltımına ilişkin Yönetim Kurulu Raporu'nun TTK uyarınca hazırlanan zorunlu/usulü işlem olduğunu ve butlan yaptırımına tabi bir işlem olmadığını, sermaye azaltımına ilişkin olağanüstü genel kurul kararının bilanço zararının (açığının) kapatılması amacıyla alındığını ve TTK ve şirket ana sözleşmesine uygun olduğunu, eşit işlem yapma borcu açısından bakıldığında gerek sermaye azaltımı gerekse de sermaye artırımı sürecinde tüm pay sahiplerinin eşit işleme tabi tutulduğunu,birleşen davada ise; 07.04.2017 tarihli sermaye artırımına ilişkin olağanüstü genel kurul kararları küçük pay sahipleri de dahil olmak üzere davacı dışındaki diğer tüm pay sahiplerinin olumlu oyu (%90) ile alındığını,
Şirketin mali durumuda nazara alınarak yapılan sermaye artırımınında usulsüzlük olmadığı, davalı şirket pay sahiplerinin zarara uğratıldığı yönünde davacının iddiası dışında bir itiraz bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, TTK md. 376/2. madde uyarınca YK'nın genel kurulu toplantıya çağırabilmesi için kesin biçimde sermayenin 2/3'ünün kaybını aramadığı, genel kurulun sermaye artırımı veya azaltımı konusunda münhasıran yetkili olduğu; ancak icra edilebilir kararların butlanının söz konusu olabileceğini ve 01.02.2017 tarihli YK raporunun butlanından söz edilemeyeceği; butlan koşulları oluşmadığından davacının asıl ve birleşen davada YK kararları ile raporunun batıl olduğunun tespitine ilişkin açtığı davanın reddine; davalı şirketin (28.02.2017 tarihli) sermaye azaltım kararı ve akabinde yaklaşık bir ay sonra alınan sermaye artırımı kararı (07.04.2017 tarihli genel kurul) ile davalı şirketin hakkın sakınılarak kullanımı yasağını ihlâl ettiği, 'sermaye azaltımı' sonrasında şirketin ortaklık yapısının değişmediği, alınan 'sermaye arttırım' kararında ¨27.500.000.- nakdi sermaye artışının tamamının Ortaklardan İş Girişim...A.Ş. tarafından karşılandığı ve sermaye arttırım sonrasında şirketin ortaklık yapısı %88,3 oranında İş Girişim ..A.Ş.’nin, davacının %2,61 oranında gerçekleştiği,sermaye azaltımı yapılmadan alınan sermaye arttırım kararında ¨27.500.000.-TL artışın tamamı İş Girişim tarafından karşılansa dahi, ortaklık yapısı %78,8 oranında İş Girişim..A.Ş., davacının payının %4,93 oranında olacağını, şirket yine amacına ulaşmış olacağını alınan kararların iptali gerektiği gerekçesiyle asıl davada; YK'nın 26.01.2017 tarih ve 2017/05 sayılı YK kararı ile YK'nın 01.02.2017 tarihli raporunun batıl olduğunun tespiti isteminin reddine, olağanüstü genel kurulda alınan kararların iptali istemi ile açtığı davanın kabulü ile davalı şirketin 28.02.2017 tarihli olağan üstü genel kurulda 2 nolu gündem maddesi ile alınan sermaye azaltımına ilişkin kararın iptaline; birleşen davada YK'nın 07.04.2017 tarih ve 2017/23 sayılı YK kararının batıl olduğunun tespiti isteminin reddine, davacının, olağanüstü genel kurulda alınan kararların iptali isteminin kabulü ile 07.04.2017 tarihli genel kurulda gündemin 3 nolu maddesi ile alınan sermaye artırımına ilişkin kararın iptaline karar verilmiştr.
Karara karşı, taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, davacı asıl davaya konu 26.01.2017 tarihli 2017/05 sayılı Y.K kararına iştirak edip, farklı çözüm önerileri içeren şerh koymak suretiyle karara muhalefet ettiği birleşen davaya konu 07.04.2017 tarihli 2017/23 sayılı Y.K toplantısından önce 07.04.2017 tarihinde davacının yönetim kurul başkan vekilliği ve üyeliğinden istifa ettiği ve anılan kararın davacı imzası olmaksızın hazır bulunanlar tarafından oybirliği ile alındığı, TTK 390 maddesi uyarınca YK kurulu kararları özel nisap gerektirmeyen ve oy çokluğu ile alınabilecek kararlardan olup, davacı YK kararına muhalefet etmesi veya istifa ettikten sonra davacının katılımı olmaksızın diğer üyelerin oybirliğiyle alınan YK kararlarının şeklen batıl olmasının gerektirir bir eksiklik olmadığı gibi 07.04.2017 tarihli yönetim kurulu kararının davacının imzası varmış gibi ilan edilmesinin kararı şeklen batıl hale getirmeyeceği,ilanın bu şekilde yapılması düzeltilebilecek maddi bir hata olup, dava devam ederken de bu maddi hata düzeltilip ilan edildiği, asıl davaya konu 26.01.2017 tarihli 2017/05 sayılı YK kararının şirketin mali durumunun bozulması nedeniyle durumun genel kurulda görüşülmesini teminen genel kurulun toplantıya çağrılması içerikli olup genel kurulu toplantıya çağrı yapması için sermayenin 2/3 kaybı şartı bulunmadığı, 07.04.2017 tarihli 2017/ 23 sayılı Y.Kurul kararının ise genel kurulda alınan sermaye artırım kararı uyarınca tüm paydaşların rüçhan haklarını kullanmaya davete ilişkin olup, içerik itibarıyla eşit işlem ilkesine aykırı, şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren ya da diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin TTK 391.ve TBK 27. maddesi kapsamında batıl olan kararlardan olmadığı, alınan YK kararlarının butlanını gerektiren bir usulsüzlük bulunmadığı ve icrai niteliği olmayıp mevcut durumun tespiti niteliğinde olan 01.02.2017 tarihli raporun butlanının tespitine ilişkin davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı,
Alınan ve iptali istenen genel kurul kararları bakımından ise; sermaye azaltımı ve artırımı kararları anonim şirkette sermayenin korunmasına ilişkin kararlar olup sermaye kaybının sınırına ilişkin TTK 376/2 maddesi haricinde ve bu madde uyarınca alınacak diğer önlemler emredici nitelikte olmadığı, TTK'nın 376/2 maddesinde şirketin sermayesi ile kanuni yedek akçeleri toplamının 2/3'ünün zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı hallerde sermayenin 1/3'ü ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar verme hakkı tanımakta ve bu durumda bu seçeneklerden birine karar verilmesi zorunluluğu var ise de bu madde ile kanunda öngörülen tedbirlerin alınmaması durumunda karşılaşılacak yaptırımlar düzenlendiği, ancak bu seçenekleri kullanma hakkının sadece sermayenin 2/3'ünün kaybı haline mahsus olmayıp ,şirket genel kurulu, kanuni sınırları gözeterek her zaman sermaye artırımına veya azaltımına şirketin ana sözleşmesinde sermaye artırımı veya azaltımına ilişkin özel bir hüküm bulunmadığından karar verebileceği,,davacının dava dilekçesinde şirketin iç kaynaklarında sermayeye eklenebilecek fonlar var iken bu fonlar kullanılmadan nakit sermaye artışına gidildiği vakıasına dayanılmadığı, davanın ıslah da edilmesi nedeniyle nazara alınamayacağı, butlan sebepleri bulunmadığı, alınan karar butlan ile malul olmadığından TTK’nın 446. maddesi gereğince iptal edilebilir bir karar olup olmadığının irdelenmesinin gerektiği, kararların iptalini düzenleyen hükme göre toplantıda hazır bulunup da alınan karara muhalif kalan ve bu durumu toplantı tutanağına geçiren ortağın söz konusu kararlara karşı iptal davası açma hakkının olduğu, bu husus dava şartı olup re'sen nazara alınması gerektiği, oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesinin veya ret oyu kullanılmasının, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımadığı, toplantıda hazır bulunan bir ortağın şirket genel kurulunda alınan kararın veya kararlarının iptalini talep edebilmesi için; karara olumsuz oy vermesi ve muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi şart olduğu, davacının ise vekili vasıtasıyla iptali istenen maddelere yönelik olarak daha karar alınmadan önce karşı çıkarak, öneriye karşı muhalefet yapmış olup, karara karşı olumsuz oy kullanmış ise de kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkma (muhalefet) bulunmadığı, iptal davası açabilmek için kanunun aradığı “alınan kararlara muhalif kalma” dava koşulunun davaya konu genel kurul kararları yönünden yerine getirilmediğinden dolayı davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde iptal kararı verilmesi doğru görülmediği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun ise kabulü ile HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve butlan ve iptal koşulları oluşmayan asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Asıl ve birleşen davada davacı vekili, kararı temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına ve özellikle davacının YK üyeliği ve başkan vekilliğinden birleşen dava konusu 07.04.2017 gün ve 23 sayılı YK toplantısından önce değil bu toplantıdan sonra, yani bu YK kararının alınmasından sonra istifa etmiş olmasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 52,60 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davacıdan alınmasına, 26/04/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.