10. Ceza Dairesi 2020/19305 E. , 2022/8550 K.
Adalet Bakanlığı'nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2016 tarihli ve 2015/768 esas, 2016/232 sayılı kararı ile Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/300 esas, 2017/402 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 26/10/2020 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Şüpheli ... hakkında, 29/12/2014 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda; 26/06/2015 tarihli ve 2014/175604 soruşturma, 2015/2746 sayılı karar ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesi gereğince beş yıl süre ile kamu davası açılmasının ertelenmesine, aynı Kanun’un 191/3.maddesi gereğince bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, denetimli serbestlik süresi içerisinde tedaviye tabi tutulmasına, erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına karar verildiği, erteleme kararında itiraz kanun yolunun, süresi ve merciinin gösterildiği, erteleme kararının şüpheliye tebliğ edilip edilmediğinin anlaşılamadığı, tedbirin infazı için 06/08/2015 tarihinde Ankara Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
2- Ankara Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 20/08/2015 tarihli ve 2015/14696 DS sayılı çağrı yazısının doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, adresteki binanın yıkılmış olması nedeniyle bilatebliğ iade edildiği, şüpheliye başkaca bir tebligat çıkarılmadan Denetimli Serbestlik Yönetmeliğinin 42. maddesinin 5. fıkrası gereğince yeni adresini bildirmemesi ve adres kayıt sisteminden de tespit edilememesi halinde eski adrese yapılan tebligatın geçerli sayılacağı gerekçesiyle dosyanın kapatılmasına karar verilerek 29/09/2015 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
3- Erteleme kararı kaldırılarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 03/11/2015 tarihli ve 2014/175604 soruşturma, 2015/38952 esas, 2015/33581 sayılı iddianamesi ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
4- Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 24/03/2016 tarihli ve 2015/768 esas, 2016/232 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 51/1. maddesi gereğince cezanın ertelenmesine ve 51/3. maddesi gereğince 1 yıl denetim altında tutulmasına karar verildiği, kararın 11/04/2016 tarihinde temyiz edilmeden kesinleştiği,
5- Sanığın denetim süresi içerisinde 30/05/2016 tarihinde işlediği yağma suçundan, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/12/2016 tarihli ve 2016/393 esas, 2016/353 sayılı kararı ile cezalandırılmasına karar verildiğinin ihbar edilmesi üzerine, dosyanın devredildiği Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 05/06/2017 tarihli ve 2017/300 esas, 2017/402 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 13/06/2017 tarihinde istinaf edilmeden kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B-) Kanun Yararına Bozma İstemi :
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak ve kullanmak suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/06/2015 tarihli ve 2014/175604 soruşturma, 2015/2746 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine, şüpheli hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararı müteakip, şüphelinin denetimli serbestlik yükümlülüğünü ihlal etmesi sebebiyle hakkında kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda, 5237 sayılı Kanun'un 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının anılan Kanun'un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2016 tarihli ve 2015/768 esas, 2016/232 sayılı kararının 11/04/2016 tarihinde kesinleşmesini müteakip sanığın denetim süresi içinde 30/05/2016 tarihinde işlediği kasıtlı bir suçtan mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine, 5237 sayılı Kanun'un 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/300 esas, 2017/402 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
1- Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2016 tarihli ve 2015/768 esas, 2016/232 sayılı kararına yönelik incelemede;
a- Dosya kapsamına göre, sanığın olay tarihinde uyuşturucu madde kullandığını ikrar ettiği, ancak olayın sanığın babası tarafından yapılan ihbara dayandığı ve ihbarda olay tarihine ilişkin bir somutlaştırma bulunmadığı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 75. maddesindeki usule uygun şekilde sanıktan alınmış kan ve idrar numunesi olmadığı, sanığın suç tarihinde uyuşturucu kullandığına dair herhangi bir adli raporun bulunmadığı gözetilmeden sanığın savunmasıyla yetinilerek eksik soruşturmaya ve değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde,
b- Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta 'ısrar' ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa 'önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı' uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar etmiş olacağı, somut olayda, denetimli serbestlik çağrı yazısının 05/09/2015 tarihinde sanığın doğrudan mernis adresine 7201 sayılı Kanun'un 21/2. maddesi gereğince tebliğ yapılmasını takiben yükümlülüklerine uymadığı gerekçesiyle denetim dosyasının kapatılarak bildirimde bulunulması üzerine, mahkemesince yazılı şekilde karar verilmiş ise de;
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesindeki, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir usul benimsenmiş olması karşısında, öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi hâlinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Kanun'un 23/1-8. ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, söz konusu çağrı yazısının belirtilen usullere aykırı olarak, sanığın savcılık ifadesi sırasında bildirdiği 'Boğaziçi Mah. 1227 Sok. No:6 Mamak' adresine, öncelikle 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesine uyarınca tebligat yapılarak, yapılan tebligatın iade edilmesi halinde, bu sefer anılan Kanun'un 21/2. maddesine gereğince sanığın mernis adresi olan 'Boğaziçi Mah. 1062/1 Sk. No:10A İç Kapı No: A Mamak Ankara' tebliğ edilmesi yerine, 05/09/2015 tarihinde doğrudan 7201 sayılı Kanun'un 21/2. maddesi gereğince yapılan tebliğ işleminin geçerli sayılamayacağı, bu hâlde sanığın davet edilmesinden bahsedilemeyeceği gibi, yükümlülüklerine uymamakta da ısrar etmiş sayılamayacağının kabulünün gerektiği cihetle, kamu davası hakkında durma kararı verilerek, hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi, denetimli serbestlik tedbirine uygun davranılmaması hâlinde yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/300 esas, 2017/402 sayılı kararına yönelik incelemede;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 51/7. maddesinde yer alan, ''Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hakimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.'' şeklindeki düzenleme karşısında, kesinleşmiş bulunan erteleme kararının aynen infazına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.” denilerek Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2016 tarihli ve 2015/768 esas, 2016/232 sayılı kararı ile Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/300 esas, 2017/402 sayılı kararının kanun yararına bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
Sanık ... hakkında, 29/12/2014 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 26/06/2015 tarihli ve 2014/175604 soruşturma, 2015/2746 sayılı kararı ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/3. maddesi uyarınca şüpheli hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, şüphelinin denetimli serbestlik yükümlülüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda, Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2016 tarihli ve 2015/768 esas, 2016/232 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının anılan Kanun'un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği, kararın 11/04/2016 tarihinde
kesinleşmesini takiben sanığın denetim süresi içinde 30/05/2016 tarihinde işlediği kasıtlı bir suçtan mahkûm edildiğinin ihbar edilmesi üzerine, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/300 esas, 2017/402 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Kanun'un 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anlaşılmıştır.
1- Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2016 tarihli ve 2015/768 esas, 2016/232 sayılı kararının incelenmesinde:
a-) Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen ve uyuşturucu madde kullandığı teknik yöntemlerle saptanamayan sanığın, maddî bulgularla desteklenmeyen soyut beyanı dışında, uyuşturucu madde kullandığına dair delil bulunmadığı, sanığın kullandığını söylediği maddenin ele geçmemesi ve kriminal inceleme yapılamamış olması karşısında uyuşturucu madde olarak kabul edilemeyeceği, suçun maddi delilinin elde edilemediği bu nedenle sanığın suçunun sabit olmadığı anlaşıldığından, sanığın “beraatine” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup bu hususun mahkemenin takdiri ve delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmesi durumunu aşan mutlak hukuka aykırılık niteliğinde olduğu anlaşıldığından kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
b-) Kabule göre de;
28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/2. maddesi gereğince verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan ve kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, şüpheli hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/06/2015 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, tedaviye tabi tutulmasına ilişkin kararda itiraz kanun yolunun gösterildiği, ancak kararın şüpheliye tebliğ edildiğine dair dosya arasında bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, bu nedenle kararın usulüne uygun şekilde kesinleşip kesinleşmediğinin anlaşılamadığı, karar kesinleşmeden denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi,
Ankara Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 20/08/2015 tarihli ve 2015/14696 DS sayılı çağrı yazısının doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, adresteki binanın yıkılmış olması nedeniyle bilatebliğ iade edildiği, şüpheliye başkaca bir tebligat çıkarılmadan Denetimli Serbestlik Yönetmeliğinin 42. maddesinin 5. fıkrası gereğince yeni adresini bildirmemesi ve adres kayıt sisteminden de tespit edilememesi halinde eski adrese yapılan tebligatın geçerli sayılacağı gerekçesiyle dosyanın kapatılmasına karar verilerek 29/09/2015 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, sanığa çağrı yazısı tebliğ edilemediğinden yükümlülüklerine uymadığından söz edilemeyeceği gibi ısrar şartının da gerçekleşmediği, bu nedenle TCK’nın 191/4-a maddesinde yer alan dava açma koşulunun gerçekleşmediği anlaşıldığından; kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden “durma kararı” verilerek, şüpheli hakkında “kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararın usulüne uygun şekilde tebliği ile infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi de kanuna aykırıdır.
c-) 5237 Türk Ceza Kanunu'nun 51/3. maddesinde ''Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.'' şeklinde yer alan düzenleme gereğince, cezası ertelenen sanık hakkında mahkemesince en az “1 yıl 8 ay” denetim süresi
belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, denetim süresinin “1 yıl” olarak belirlenmesi de kanuna aykırıdır.
2- Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/300 esas, 2017/402 sayılı kararının incelenmesinde:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 51/7. maddesinde yer alan, ''Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hakimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.'' şeklindeki düzenleme karşısında, kesinleşmiş bulunan erteli cezanın “aynen infazına” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden sanığın yeniden mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır.
D-) Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen ve uyuşturucu madde kullandığı teknik yöntemlerle saptanamayan sanığın, atılı suçu işlediğine dair kuşku sınırlarını aşan mahkûmiyetine yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olduğundan; Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2016 tarihli ve 2015/768 esas, 2016/232 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetkiye dayanılarak;
Hüküm fıkrasının;
“Sanığın üzerine atılı kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi gereğince yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle BERAATİNE”
Şeklinde DEĞİŞTİRİLMESİNE,
Hükmün değiştirilen bu şekliyle infazına,
2- Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/300 esas, 2017/402 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2016 tarihli ve 2015/768 esas, 2016/232 sayılı mahkûmiyet kararının kanun yararına bozulması ve sanığın beraatine karar verilmesi karşısında, CMK’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetkiye dayanılarak;
Hüküm fıkrasının; “sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına” şeklinde DEĞİŞTİRİLMESİNE,
Hükmün değiştirilen bu şekliyle infazına,
Dosyanın Adalet Bakanlığı'na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine,
29/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.