4. Ceza Dairesi 2018/7272 E. , 2018/20693 K.
Tehdit suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarihli ve 2009/248 esas, 2009/275 sayılı kararını müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 27/01/2013 tarihinde kasıtlı olarak alkol veya uyuşturucu maddenin etkisi altındayken araç kullanma ve suç üstlenme suçlarından Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 10/12/2013 tarihli ve 2013/208 esas ve 2013/220 sayılı kararıyla cezalandırıldığının ve bu kararın 30/12/2013 tarihinde kesinleştiğinin ihbar edilmesi üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Kula Asliye Ceza Mahkemesinin 13/01/2015 tarihli ve 2014/216 esas, 2015/6 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 15/10/2018 gün ve 94660652-105-45-7349-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19/10/2018 gün ve 2018/84487 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarihli ve 2009/248 esas, 2009/275 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının katılanın yokluğunda, sanığın ise huzurunda verildiği, yasa yolu açıklamasında yasa yoluna başvuru süresinin yokluğunda verilen açısından tebliğ, huzurunda verilen yönünden ise tebliğ tarihinden itibaren başlayacağının belirtilmesi yerine, bir ayrım gözetilmeksizin 'tefhimden ve tebliğden' itibaren başlayacağının açıklandığı ve bu suretle sanığın yasa yoluna başvuru süresinin başlangıç tarihi konusunda yanıltıldığı, gerekçeli kararın da sanığa tebliğ edilmemesi sebebiyle esasen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediği ve denetim süresinin başlamadığı, dolayısıyla denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlediği gerekçesiyle açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanamayacağı gözetilmeksizin, yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarihli ve 2009/248 esas, 2009/275 sayılı kararını müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 27/01/2013 tarihinde kasıtlı olarak alkol veya uyuşturucu maddenin etkisi altındayken araç kullanma ve suç üstlenme suçlarından Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 10/12/2013 tarihli ve 2013/208 esas ve 2013/220 sayılı kararıyla cezalandırıldığının ve bu kararın 30/12/2013 tarihinde kesinleştiğinin ihbar edilmesi üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Kula Asliye Ceza Mahkemesinin 13/01/2015 tarihli ve 2014/216 esas, 2015/6 sayılı kararının, Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarihli ve 2009/248 esas, 2009/275 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının katılanın yokluğunda, sanığın ise huzurunda verildiği, yasa yolu açıklamasında yasa yoluna başvuru süresinin yokluğunda verilen açısından tebliğ, huzurunda verilen yönünden ise tebliğ tarihinden itibaren başlayacağının belirtilmesi yerine, bir ayrım gözetilmeksizin 'tefhimden ve tebliğden' itibaren başlayacağının açıklandığı ve bu suretle sanığın yasa yoluna başvuru süresinin başlangıç tarihi konusunda yanıltıldığı, gerekçeli kararın da sanığa tebliğ edilmemesi sebebiyle esasen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediği ve denetim süresinin başlamadığı, dolayısıyla denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlediği gerekçesiyle açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanamayacağı gözetilmeksizin, yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık ... hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, yöntemince kesinleşip kesinleşmediğinin ve buna bağlı olarak denetim süresi içerisinde suç işlendiğinden bahisle, hükmün açıklanması ile sanığın TCK'nın 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Kula Asliye Ceza Mahkemesinin 13/01/2015 tarihli ve 2014/216 esas, 2015/6 sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi
ile 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle 'sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.' cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle 'Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez' cümlesi eklenmiştir.
CMK'nın hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kenar başlıklı 231. maddesinin onuncu, on birinci ve on ikinci fıkraları ' (10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. (11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir. (12) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.' biçimindedir.
Bu düzenlemeler dikkate alındığında; sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, hakkındaki mahkûmiyet hükmü açıklanacak, yükümlülüklerin yerine getirilememesi durumunda da, kısmen infaza karar verilebileceği gibi koşulları bulunmakta ise, hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi suretiyle yeni bir mahkûmiyet hükmü de tesis edilebilecektir. Ceza Genel Kurulu'nun 05.12.2017 tarih ve 2014/8-811 esas, 2017/523 sayılı kararında belirtildiği üzere, denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlenmesi halinde yerel mahkemece, CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanması sırasında önceki hükümde değişiklik yapılarak, daha ağır bir cezaya karar verilemeyecektir. Ayrıca hüküm açıklanırken Ceza Genel Kurulu'nun 22.04.2014 tarih ve 2013/3-752 esas, 2014/200 sayılı kararında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın 50/3. maddesinde yer alan seçenek yaptırımlara çevirme zorunluluğu gibi hususlar dikkate alınabilecektir.
CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde, hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu, başvurunun yapılacağı merci, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir tereddüte yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık aynı kanunun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya hatalı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır. CMK'nın 264. maddesinde ise, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda kanun yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merci tarafından, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
CMK'nın 'İtiraz usulü ve inceleme mercileri' başlıklı 268. maddesinin birinci fıkrası; ' (1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.' şeklinde, anılan Kanun'un 'Kararların Açıklanması ve Tebliği ' başlıklı 35. maddesi; ' (1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir. (2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, ... hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. (3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır.' biçiminde düzenlenmiştir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında tehdit ve kasten yaralama suçlarından TCK'nın 106/1-2. cümle ve 86/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarihli ve 2009/248 esas, 2009/275 sayılı kararıyla sanığın TCK'nın 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2, 86/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca sırasıyla 500,00 Türk lirası adli para cezası ve 3 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, CMK'nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, bu kararı müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 27/01/2013 tarihinde kasıtlı suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, Kula Asliye Ceza Mahkemesinin 13/01/2015 tarihli ve 2014/216 esas, 2015/6 sayılı kararıyla sanığın, TCK'nın 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2, 86/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca sırasıyla 500,00 Türk lirası adli para cezası ve 3 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmolunduğu, hükümlerin sanık tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin 13/03/2018 tarihli ve 2017/7363 esas, 2018/4341 sayılı ilamıyla tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteğinin reddine, kasten yaralama suçundan kurulan hükmün ise; 'Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarih ve 2009/248 Esas, 2009/275 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının katılanın yokluğunda, sanığın ise huzurunda verildiği, yasa yolu açıklamasında yasa yoluna başvuru süresinin yokluğunda verilen açısından tebliğ, huzurunda verilen yönünden ise tebliğ tarihinden itibaren başlayacağının belirtilmesi yerine, bir ayrım gözetilmeksizin 'tefhimden ve tebliğden' itibaren başlayacağının açıklandığı ve bu suretle sanığın yasa yoluna başvuru süresinin başlangıç tarihi konusunda yanıltıldığı, gerekçeli kararın da sanığa tebliğ edilmemesi sebebiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediği ve denetim süresinin başlamadığı gözetilmeksizin denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlediği gerekçesiyle açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması suretiyle sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,' şeklindeki gerekçeyle bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarihli ve 2009/248 esas, 2009/275 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın sanığın huzurunda katılanın yokluğunda verildiği, kanun yolu başvuru süresinin 'tefhimden ve tebliğinden' itibaren başlayacağının belirtildiği, kararın katılana tebliğ edildiği, sanığa herhangi bir tebligat yapılmadığı, kararın 01/12/2009 tarihi itibariyle kesinleştirildiği görülmüştür.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık ...'in yüzüne karşı verilen Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarihli ve 2009/248 esas, 2009/275 sayılı kararında, kanun yolu başvuru süresinin kararın tefhiminden itibaren başlayacağının belirtilmesi gerekirken “tefhimden ve tebliğinden” itibaren başlayacağının belirtilmesi suretiyle yanıltıcı ifadenin kullanılması ve bu haliyle tefhimin Anayasa’nın 40/2, CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde öngörülen yöntemlere uygun olarak yapılmayıp gerekçeli kararın da sanığa usulünce tebliğ edilmemesi karşısında; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediği ve denetim süresinin başlamadığı gözetilmeden, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlediği gerekçesiyle açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması suretiyle sanığın TCK'nın 106/1-2. cümle, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 500,00 Türk lirası adli para cezasıyla cezalandırılmasına dair Kula Asliye Ceza Mahkemesinin 13/01/2015 tarihli ve 2014/216 esas, 2015/6 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan bozma nedeni yerinde görüldüğünden, sanık hakkında tehdit suçundan kurulan, Kula Asliye Ceza Mahkemesinin 13/01/2015 tarihli ve 2014/216 esas, 2015/6 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Yargılamanın tekrarlanması yasağı ve aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrasına göre, sanığın tehdit suçundan cezalandırılmasına ilişkin hüküm fıkralarının,
'Sanık ...'in yüzüne karşı verilen Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarihli ve 2009/248 esas, 2009/275 sayılı kararında, kanun yolu başvuru süresinin kararın
tefhiminden itibaren başlayacağının belirtilmesi gerekirken “tefhimden ve tebliğinden” itibaren başlayacağının belirtilmesi suretiyle yanıltıcı ifadenin kullanılması ve bu haliyle tefhimin Anayasa’nın 40/2, CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde öngörülen yöntemlere uygun olarak yapılmayıp gerekçeli kararın da sanığa usulünce tebliğ edilmemesi karşısında; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediği ve denetim süresinin başlamadığı anlaşıldığından, sanık hakkında Kula Sulh Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarihli ve 2009/248 esas, 2009/275 sayılı kararıyla verilen HÜKMÜN AÇIKLANMASINA YER OLMADIĞINA,”
şeklinde DÜZELTİLMESİNE,
3)Bozulan kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına, sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4. maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 29/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.