Ceza Genel Kurulu 2015/92 E. , 2018/489 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 657-182
Basın yoluyla hakaret suçundan sanık ...’ın beraatine ilişkin Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.03.2011 tarihli ve 657-182 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 16.04.2014 tarih ve 18560-12110 sayı ile;
'5187 sayılı Basın Kanunu'nun suç tarihinde yürürlükte olan 'Dava süreleri' başlıklı 26/1. maddesinde; 'Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler yönünden dört ay içinde açılması zorunludur'
CMK'nın 175/1. maddesinde ise; 'İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar' hükümleri yer almaktadır.
Somut olayda, sanık hakkındaki soruşturmanın 30.07.2010 tarihinde başladığı, 29.09.2010 tarihinde düzenlenen iddianamenin, mahkemece 11.10.2010 tarihinde kabul edildiği anlaşılmaktadır. Kamu davasının, günlük süreli yayın yoluyla işlenen suçlar için öngörülen iki aylık süre içinde açılmadığı anlaşılmakla, soruşturma ve kovuşturma şartlarından olan süre şartına uyulmadığı gözetilerek, CMK'nın 223/8, maddesi gereğince kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.06.2014 tarih ve 219410 sayı ile;
''...5187 sayılı Basın Kanunu'nun 'Dava süreleri' başlıklı 26. maddesi;
'Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının bir muhakeme şartı olarak, günlük süreli yayınlar yönünden dört ay, diğer basılmış eserler yönünden altı ay içinde açılması zorunludur.
Bu süreler basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği tarihten başlar. Basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmemesi hâlinde yukarıdaki sürelerin başlama tarihi, suçu oluşturan fiilin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarihtir. Ancak bu süreler, Türk Ceza Kanunu'nun dava zamanaşımına ilişkin maddesinde öngörülen süreleri aşamaz.
Sorumlu müdürün ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilinin karşı çıkmasına rağmen yayımlatıldığı iddia edilen eserden dolayı yayımlatan aleyhine açılacak dava yönünden süre, sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili hakkında verilecek beraat kararının kesinleşmesinden itibaren başlar.
Sorumlu müdürün yayımlanan eserin sahibini bildirmesi durumunda, eser sahibi aleyhine açılacak davada süre, bildirim tarihinden itibaren başlar.
Kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda dava açma süreleri, suç için kanunun öngördüğü dava zamanaşımı süresini aşmamak şartıyla, suçun işlendiğinin öğrenildiği tarihten başlar.
Kamu davasının açılması izin veya karar alınmasına bağlı olan suçlarda, izin veya karar için gerekli başvurunun yapılmasıyla dava açma süresi durur. Durma süresi dört ayı geçemez.' hükmünü içermektedir. Sanık ... hakkında suç tarihi gözününe alındığında iki aylık yasal süre içinde kamu davası açılmalıdır.
5271 sayılı CMK'da gerek yasanın düzenleme biçimi gerekse de 2. maddesindeki ‘soruşturma’ ve ‘kovuşturma’ tarifleri nazara alındığında, ceza muhakemesinin birbirini izleyen iki evreden oluştuğu kabul edilmiştir. Kanunen yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre soruşturma evresi, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre ise kovuşturma evresidir.
Her ne kadar durum ilk bakışta bu şekilde görülmekte ise de Yasa'nın 174. maddesindeki iddianamenin iadesi düzenlemesi karşısında ‘iddianamenin incelenmesi’ adını verebileceğimiz üçüncü bir muhakeme evresinin daha bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu evre soruşturma ve kovuşturma arasında bulunan ara bir evredir.
Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir. Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, görevli ve yetkili mahkemeye hitaben bir iddianame düzenler.
Mahkeme iddianame ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren on beş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra iddianamede eksik veya hatalı noktalar bulunup bulunmadığını belirleyerek iddianamenin kabulüne veya iadesine karar verir. On beş gün sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
Cumhuriyet savcısı iddianamenin iadesi kararına itiraz edebilir. İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir, yani iddianamenin iadesi kararını kaldırıp kabulüne karar verir. Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir.
Mahkemenin iddianamenin kabulü kararına karşı Yasa'da bir hüküm bulunmadığından itiraz mümkün değildir.
İddianamenin kabulüyle kamu davası açılmış olur ve kovuşturma aşaması başlar.
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), Yüksek Mahkemeler de dahil olmak üzere bütün yargı organları ile birlikte adli tıp ve icra daireleri arasında bilgi alışverişinin elektronik ortama taşınması, evrakın elektronik ortamda güvenli bir şekilde depolanması, kişilere internet üzerinden hizmet verilmesi, diğer kurumlarla elektronik ortamda hızlı, etkin ve güvenilir bilgi alışverişinin sağlanması ve bu kurumlardan istenilmesi gereken bilgilerin sistem tarafından hazır edilmesi, kısaca adalet hizmetlerinin daha hızlı ve güvenilir bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla uygulamaya konulan bir bilişim sistemi projesidir.
Bu doğrultuda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 'Elektronik İşlemler' başlıklı 445. maddesinde; 'UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi), adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır', 5271 sayılı CMK'ya 6352 sayılı Kanunun 95. maddesi ile eklenen 'Elektronik işlemler' başlıklı 38/A maddesinin birinci fıkrasında; 'Her türlü ceza mahkemesi işlemlerinde UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır' şeklindeki düzenlemeler ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin işlevi ve kullanılacağı alanlar tanımlanmıştır.
Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 'Gelen evrakın havalesi' başlıklı 88. maddesinde; '...(3) Ön büro kurulan yerlerde mahkemelere gelen evrakın havale işlemi adlî yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanlığının yetki vereceği yazı işleri müdürü veya zabıt kâtipleri tarafından yapılır.
(4) Evrakın alındığına ve elektronik ortama aktarıldığına dair başvuru sahibine ücretsiz olarak bir alındı belgesi verilir. Bu belge aynı zamanda havale yerine geçer' hükmü getirilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 'Havale İşlemleri' başlıklı 24 No.lu Genelgesinde ise; '...Masraf, zaman ve hak kaybına sebep olunmaması, yasal sürelerin tespiti yönünden oluşabilecek tereddütlerin önlenmesi bakımından;
1- Havale için ibraz edilen dilekçe veya belgenin konusu ile alındığı tarih ve sayıyı gösteren 'Alındı Belgesi'nin ücretsiz olarak ilgilisine verilmesi,
2- Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin (UYAP) tüm ülke çapında tam olarak 01.09.2008 tarihinden itibaren kullanılmaya başlanmasıyla birlikte kalem hizmetlerinin yapılmasında kullanılan defter ve kartonlar ile diğer işlemlerin, UYAP ortamında oluşturulması ve yapılması esası benimsendiğinden; dilekçe veya belgelerin mümkünse dijital ortamda alınarak, mümkün değilse okunaklı bir şekilde taranarak zamanında, doğru ve eksiksiz biçimde UYAP’a kaydedilmesi, bu kaydın tarihinin havale tarihi olarak kabul edilmesi; bu hizmetlerin hızlı, verimli ve düzenli bir şekilde yapılıp yapılmadığının takip edilerek denetiminin sağlanması...' görüşlerine yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun ilgili genelgesine göre UYAP'a kaydedilerek elektronik ortama aktarılan belgelerle ilgili kayıt tarihinin ilgili işlemler yönüyle havale tarihi olarak esas alınması gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, maddi olayda, katılan ... hakkında basın yoluyla hakaret suçunu işlediği ileri sürülerek sanık ... hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına 30.07.2010 tarihinde başvuruda bulunarak şikâyetçi olduğu, Cumhuriyet Savcısı tarafından yürütülen soruşturmada 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 26. maddesi uyarınca 2 aylık yasal süre içinde kamu davasının açılması gerektiği, ve Cumhuriyet Savcısı tarafından kamu davasının 29.09.2010 tarihinde Uyap elektronik ortamında gönderildiği ve bu durumun mahkemece onaylandığının Uyap kayıt sisteminde açıkça tespit edilmesi karşısında, Cumhuriyet Savcısının 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 26. maddesinde yazılı 2 aylık yasal süre içinde kamu davasını açmış olduğu, kabul edilmelidir.
Söz konusu iddianamenin 11.10.2010 tarihinde kabul edilmesinin davanın yasal süresi açılmasıyla ilgili bir önemi bulunmaktadır. Sanık ... hakkında 29.09.2009 tarihinde düzenlenen iddianamenin geçerliliği, mahkemece iddianamenin kabul edilmesi koşuluyla sonuç doğuracaktır. Bir başka ifadeyle sanık hakkında düzenlenen iddianame, mahkemece iddianamenin kabul edilmesi koşuluyla, iddianamenin Uyap ortamında mahkemeye gönderildiği tarihinden geçerli olmak üzere, açılmış sayılmalıdır.
Ancak iddianamenin mahkemece CMK'nın 174. maddesince reddedilmesi durumunda, yeniden düzenlenen ikinci iddianame tarihinin mahkemece kabul edilmesi koşuluyla ikici kez Uyap ortamında mahkemeye gönderildiği tarihte kamu davasının açılmış sayılacağı...' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.12.2014 tarih ve 30062-36537 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; davanın 5187 sayılı Basın Kanunu’nda günlük süreli yayın yoluyla işlenen suçlar için öngörülen süre içerisinde açılıp açılmadığına ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan ... vekilinin 30.07.2010 havale tarihli dilekçe ile; sanığın sahibi olduğu 'Onuncu Köy' isimli günlük siyasi bir gazetenin 25.06.2010 tarihli nüshasında sanık tarafından kaleme alınan ve manşetten verilen yazıyla ilgili olarak müvekkilinin gerçek dışı ifadelerle küçük düşürüldüğünü ve karalandığını belirterek şikâyetçi olduğu,
Hatay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen 29.09.2010 tarihli ve 3939-1936 sayılı iddianame ile; sanık tarafından yazılan 'Ak Parti = Asfuroğlu’mu?' başlıklı yazıda, katılanın yaptırmakta olduğu otel inşaatında, kanuna uygun olmadığı hâlde kat artırımı yoluna gittiği, bunu da AK Parti’ye olan yakınlığı sayesinde haksız olarak gerçekleştirdiği, yazının yan tarafına katılanın bir fotoğrafı ile aynı fotoğrafa fotomontaj ile AK Parti’nin amblemi olan ampul resminin de yerleştirildiği, bu şekilde katılanın iktidardaki siyasi partiye yakınlık sağlayarak haksız yere nüfuz elde ettiği, bu nüfuzu kullanarak yaptırdığı otel inşaatında kanuna aykırı şekilde kat artırımı yaptığı hususlarının gazetede yayımlanması suretiyle katılanın onur ve saygınlığını rencide edici ve onu toplumda küçük düşürecek şekilde yayın yapılarak katılana hakarette bulunulduğu iddiasıyla, 5237 sayılı TCK’nın 125/1-2-4 ve 53/1. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
UYAP kayıtlarına göre; üzerinde elektronik imza bulunmayan iddianamenin 29.09.2010 tarihinde düzenlenip aynı tarihte Mahkemesine gönderildiği,
Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesince 11.10.2010 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verildiği,
Yerel Mahkemece yapılan yargılama neticesinde sanığın beraatine karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
Sanık ...; yazıyı kendisinin yazdığını, haberin içeriğinde hakaret unsuru taşıyan herhangi bir ibarenin bulunmadığını, yazının eleştiri mahiyetinde olduğunu, yazısında bazı iş adamlarına oranla katılan ...'nun işlerinin kolaylaştırıldığından bahsettiğini savunmuştur.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için 5187 sayılı Basın Kanunu’nun uyuşmazlık konusuyla ilgili maddelerinin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 'Dava süreleri' başlıklı 26. maddesi;
'Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler yönünden dört ay içinde açılması zorunludur.
Bu süreler basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği tarihten başlar. Basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmemesi halinde yukarıdaki sürelerin başlama tarihi, suçu oluşturan fiilin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarihtir. Ancak bu süreler, Türk Ceza Kanununun dava zamanaşımına ilişkin maddesinde öngörülen süreleri aşamaz.' şeklinde iken, Anayasa Mahkemesi’nin 28.04.2011 tarihli ve 66-72 sayılı kararı ile ilk fıkrada yer alan sürelerin Anayasa’ya aykırı olduğundan bahisle iptali sonrasında, 05.07.2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6352 sayılı Kanun’un 77. maddesiyle, maddenin birinci fıkrasında yer alan 'ceza davalarının' ibaresinden sonra gelmek üzere 'bir muhakeme şartı olarak' ibaresi eklenmiş, fıkrada yer alan 'iki ay' ibaresi 'dört ay', 'dört ay' ibaresi ise 'altı ay' şeklinde değiştirilmiştir.
5187 sayılı Kanun’un dava sürelerini düzenleyen 26. maddesi gereğince basılmış eserler yoluyla işlenen veya anılan Kanun’da öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının belli sürelerde açılması zorunludur. Buna göre suç tarihi itibarıyla günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler yönünden ise dört ay içinde ceza davalarının açılması gerekmektedir. Maddenin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere birinci fıkrada düzenlenmiş olan süreler, basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği, basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmemesi hâlinde ise suçu oluşturan eylemin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarihten itibaren başlayacaktır.
Diğer taraftan, 1412 sayılı CMUK'da iddianamenin kabulüne yer verilmemesi nedeniyle Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin mahkemeye verilmesiyle kamu davasının açıldığı kabul edilirken, 5271 sayılı CMK'nın 175/1. maddesindeki 'İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar' şeklindeki düzenlemeyle, kamu davasının açılması iddianamenin kabulü şartına bağlanmış olup, bu Kanunun yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan suçlar yönünden kamu davasının 5187 sayılı Kanun’un 26. maddesinde düzenlenmiş olan hak düşürücü sürelerde açılıp açılmadığının belirlenmesinde, iddianamenin kabulü kararının verildiği tarihin esas alınması gerekmektedir. Zira Basın Kanunu'nun anılan maddesinde '...ceza davalarının... açılması zorunludur' denilerek, hak düşürücü sürelerin saptanmasının, ceza yargılaması usulüne bağlı olarak gerçekleşecek bir kamu davasının açılması kaydına bağlandığı değerlendirilmektedir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Suça konu Onuncu Köy isimli gazetenin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği dosya içeriğinden anlaşılamadığından, katılan vekilinin ihbarı ile suç oluşturan fiilin Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği 30.07.2010 tarihinin Basın Kanunu'nun 26. maddesinde belirtilen suçu oluşturan fiilin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarih ve öngörülen sürenin başlangıç tarihi olarak kabul edilmelidir. Suça konu gazete, Basın Kanunu'nun 2. maddesi gereğince günlük süreli yayın niteliğinde olup, sanık hakkındaki ceza davasının bu tarihten itibaren iki aylık sürede açılmış olması zorunludur.
Hatay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 29.09.2010 tarihli ve 3939-1936 sayılı iddianamenin Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesince 11.10.2010 tarihinde kabul edilmesiyle kamu davası açılmış olup suç oluşturan fiilin Cumhuriyet Başsavcılığınca öğrenildiği 30.07.2010 tarihi ile iddianamenin kabulüne karar verilen 11.10.2010 tarihi arasında 5187 sayılı Kanun'un suç tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesinde düzenlenmiş olan iki aylık süre geçmiş bulunduğundan, kamu davasının süresinde açılmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; 'İtirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği' düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 30.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.